Kıskaçtayız ama

Askerî darbeler ve provokasyonlar hep bir hedef içindi: İlerlemeyi durdurmak, ekonomiyi çökertmek. Hepsi önemli olmakla birlikte dört kalkışma çok önemlidir: 28 Şubat 1997 Muhtırası, PKK terörü, 2013 Gezi Olayları ve 15 Temmuz 2016 FETÖ kalkışması... Osmanlıyı çökertmek veyâ en azından diz çöktürmek için tasarlanan plân uygulamalarının fâilleri olduğuna inandığım Genç Osmanlılar, Jön Türkler, İttihât ve Terakkî Cemiyeti'nin şuurlu hareketleri ve Cumhûriyet'ten sonra devâm eden bu cemiyetlerin uzantılarının fiillerinin de yine mutlakâ plânlanmış hareketler olduğu şüphesizdir. Bunların hepsi de Batı tarafından desteklenmiş ve içte de dış düşmanlardan daha hâin işbirlikçiler tarafından tezgâhlanmıştır. Türkçü bir plâtforma oturtulmuş yeni Türk Devleti 1944'te hakîkî Türk aydınlarının antikomünist ve Türk millî şuuru ile başlattıkları Türkçülük hareketine en ağır cezâyı vererek Alpaslan Türkeş, Nihal Atsız, Osman Yüksel Serdengeçti, Zeki Velîdî Togan, Fethi Tevetoğlu, Necdet Sançar ve bunun gibi nice vatansever aydınları tabutluklarda işkenceye tâbi tuttu. Konumuz 1944 olayları olmamakla birlikte millî birliğimize vurulan ve aslıyla o gün için bir tehlike hâline gelen komünizmin engellenmesi amacıyla başlatılan hareketin sırları bir mektup ve Türkeş'in açıklamalarında saklıdır. Nihâl Atsız'ın mektubunu biraz hatırlayalım Atsız bu mektubunda komünistlerin başta Millî Eğitim Bakanlığı olmak üzere devlet kurumlarında yuvalandıklarını iddiâ eder. Atsız'ın hedeflerinde devrimci aydınlanmanın önemli isimlerinden Hasan Ali Yücel vardır. "O gün sokağa heyecanla fırlayan milliyetçi gençler öyle dövüldüler ki kafaları gözleri patlatıldı, kolları ve kaburgaları kırıldı. Bu belki de ilk yıldırma hareketiydi." Alparslan Türkeş şöyle der: "Bunlar Millî Şef ve onun gözde Millî Eğitim Bakanı'na nasıl gösteri yapabiliyorlardı O zamana kadar Millî Şef'in müsâade etmediği hiçbir gösteriye izin verilmemişti." Türk Devleti'nin demokrasi ile kalkınmaya başlayıp mânevî değerlerine sâhip çıkarak töresi ve İslâm ahlâkına geri dönmesini istemeyen dâhilî ve hâricî bedhâhlar (kötülük isteyenler) hemen her 10 senede bir askerî darbeler yaparak milletimize ayar çekmeye çalıştılar. Kendi tasarladıkları lâisizmi dindarlara baskı aracı olarak uygulamaya kalkıştılar. Ezân-ı Muhammedî'nin 1932'den beri Türkçe okunan garâipten aslına çevrilmesine tahammül edemeyerek askerî darbe düzenlediler. Siyâsîler asıldı, Türkiye'de demokrasi askıya alındı ve her darbe Türk ekonomisine en az 50 senelik bir duraklama devresi getirdi. Askerî darbeler ve provokasyonlar hep bir hedef içindi: İlerlemeyi durdurmak, ekonomiyi çökertmek. Hepsi önemli olmakla birlikte dört kalkışma çok önemlidir: 28 Şubat 1997 Muhtırası, PKK terörü, 2013 Gezi Olayları ve 15 Temmuz 2016 FETÖ kalkışması. GEZİ OLAYLARI Taksim'de 2013 yılında sosyal medya yapılanması sâyesinde çok çabuk teşkîlâtlanan bir iç isyan ve kalkışma hareketidir. Genel olarak 30 gün, kopmalarla 2 buçuk ay süren bu hareketler, özellikle İstanbul ve Ankara'da Vandalizm boyutlarına ulaşmıştır. 27 Mayıs 2013'te Taksim yayalaştırma projesi kapsamında Topçu Kışlası inşâsı için Gezi Parkında ağaçların sökülmesine karşı çıkmak bahânesi ile başlayan eylemler, yabancı basının yalan ve şişirme haberleriyle uluslararası bir boyut kazanmıştır. Başlangıçta mâsum ve çevreci bir hareket gibi lânse edilen olayların amacı çok çabuk deşifre oldu. Hedefte hükûmeti düşürüp kaos çıkarmak olsa da esas hedef devleti îtibârsızlaştırmaktı. Olayların başlama târihinin de 27 Mayıs olması anlamlı idi. (En az 50 yıllık duraklama ve kaos 27 Mayıs 1960 darbesiyle başlamıştır.) Gezi Olaylarına Ana Muhâlefet Partisi, bâzı siyâsî partiler, ABD, AB, Soros ve hazırlanmış eylem grupları destek verdiler. Gezi öncesi ve sonrası ekonomik verilere bakıldığında olayların niçin başlatıldığı da açıkça anlaşılır: Ekonomik büyüme (önce) 4.2, (sonra) 4.2; İşsizlik (önce) 9.0, (sonra) 9.9; enflâsyon (önce) 7.40, (sonra) 8.17; fâiz (önce) 5.9, (sonra) 9.1; dolar (önce) 1.90 TL, (sonra) 2.18 TL; borsa (önce) 93.398, (sonra) 89.200. Bu olaylarda yüzlerce iş yeri, kamu binâları, özel ve kamu araçları ateşe verildi; kolluk kuvvetlerinde linç girişiminde bulunuldu. Bu düşman işgâli gibi olayların ülkeye faturası 194 milyar doları geçti. Mayıs ayının yüz ağartan tablosu Gezi Olayları'nın patlak vermesinin en önemli sebebidir. Neler tasarlanmıştı o zaman bir hatırlayalım. İstanbul'da 2017'de hizmete girmesi plânlanan 100 milyon kapasiteli 46 milyar dolarlık 3. Hava limanı. Japonya ile 22 milyar dolarlık nükleer santral imzâsı. İstanbul Boğazı'na 2,5 milyar dolarlık 3. Köprü, 93.000 puanı gören borsa endeksi, 135 milyar doları bulan Merkez Bankası döviz rezervi, 4.61'e kadar inen iç borçlanma fâizi, Yatırım yapılabilir seviyesine ulaşan Türkiye kredi notu. 23.5 milyar dolardan sıfırlana IMF borcu Düşük enflâsyon, artan ihrâcât ve canlı sanâyi. (Birey ve Toplum, Gezi Parkı Olaylarının Farklı Boyutlarıyla Bir Değerlendirilmesi. Seyfettin Aslan, Ömer Taylan, Damla Baştuğ, Güz 2016, c. 6 sayı 17) YERLİ MEDYA VE GEZİ OLAYLARI Yerel basın olayları 31 Mayıs 2013'ten îtibâren vermeye başladı. NTV, CNN Türk Haber Türk haber kanalları yayın akışını değiştirmeyerek yayınlarına devâm ettiler. 1 Haziran günü olaylara ilgisiz kaldıkları gerekçesiyle NTV ve Fox TV'nin canlı yayın araçları eylemciler tarafından tahrîb edildi YABANCI MEDYADA GEZİ OLAYLARI Ayrıca Batı medya gruplarından BBC, Reuters, AFP, DeuctheWelle, CNN 24 saat canlı yayınla olayları dünyaya duyurdu. El Cezîre olayları Türk Baharı olarak ilan etti. (Hepimizin bildiği gibi Arap Bahârı olayları sonrasında demokrasiler askıya alınmış, bâzı ülkelerde liderler asılmış veyâ hunharca linç edilmişti. Bizde de Gezi'nin bu amaçlarla yapıldığını iddiâ etmek yersiz olmasa gerek.) The Guardian gazetesinden Richard Seymour "Küçük bir park için yapılan mücâdele rejim için bir âcil durum, Türk Bahârı için ise bir potansiyel oldu" dedi. Kısacası bu barışçıl(!) eylemlerde 8 sivil, 1 polis 1 komiser öldürülmüş, 9063 kişi yaralanmıştır. Olaylarda ayrıca 697 güvenlik görevlisi ağır veyâ hafif yaralanmıştır. Olaylara katılan sinema, tiyatro ve müzik sanatçıları o kadar çoktu ki Hüsamettin Cindoruk, Zekeriya Beyaz ve Kemal Alemdaroğlu da olaylara katılanlardandı. Bir diğer sanatçı ki bu işi domine edip yabancı basın organlarına devamlı demeç veren kişi "Mes'ele sâdece Gezi Parkı değil, arkadaş hadi gel diren" diyerek asıl amaçlarının ne olduğunu açıklıyordu. Gezi Parkı eylemleri bütün ülkeye yayıldı. Emniyetin verdiği bilgiye göre. 80 ilde toplam 5.532 eylem yapıldı. 3 milyon 600 bin kişi bu eylemlere katıldı. Gezi Parkı eylemleri Lâtin Amerikanvârî bir ayaklanma ve Arap Baharları tipinde bir terör hareketidir. Batı medyası bu olayları büyük bir iştah ile naklen verirken bu terör olayları sonunda mutlak bir darbe-devrim bekledi. Bu olaylarla birlikte başlayan sahte bahar hareketlerine paralel olarak Türkiye'de tam da bu sıralarda kaset operasyonları da başladı. Vilâyet'e ve köşke çıkan öncü sanatçı ve diğer temsilciler Türkiye'yi kalkındıracak her hamlenin durdurulması şartıyla eylemlerinden vazgeçeceklerini bildirdiler. Bu eylemlere katılan grupları şöyle sınıflandırabiliriz: Şuurlu devlet düşmanları, Medyanın tahrikine ve aldatmasına kapılanlar, Gençlik grubu eylemcileri, Devrimci romantik sanatçılar, Ekonomiyi bahâne edenler, Yıllardır kullandıkları vesâyeti elden gidenler ve yıllardır seçim kazanamayan muhâlefet partileri ve yandaşları, Devrimci gençlikle el ele kapitalist baronlar, Türkiye'de ve sınır dışında yaşayan terör eylemcileri, Uydum topluluğa diyen başıboş gruplar. Sıcak yaz gecelerini eğlenceye çevirmek isteyen vur patlasın çal oynasın sevdâlısı aylaklar. Sonuçta şunu diyebiliriz: Şuurlu veyâ şuursuz grupların hareket amacı hükûmet ve başbakan gibi görünüyorsa da esas hedef her zaman olduğu gibi yine devletti. 31 Mart'la başlayan, uzun bir aradan sonra 27 Mayıs'ta ortaya çıkan her on yılda bir tekrarlanan hatırlatma dozlarıyla devâm eden devrim ve darbe kalkışmaları hep sağ iktidarlara yapılmıştır. Siz hâlâ anlamadınız mı, mes'ele hükûmet falan değil devlettir, devlet!.. PKK OLAYLARININ İÇYÜZÜ PKK şehir ve kırsal yapılanması tamamlanmış, bütün terör teşkilâtlarından daha fazla destek bulan, Avrupa yapılanması ve siyâsî lobileri kuvvetli bir kuruluştur. Almanya, İngiltere, İsveç, Finlandiya, Belçika ve Hollanda bunlara açık destek vermektedir. Terör elemanlarını NATO baskılamalarına rağmen parlamentolarına alan (İsveç) Batı devletleri bu hareketlerine 40 yıldır devâm etmektedir. Yurt içi ve yurt dışı terör olaylarını sürdüren bu teşkilâtla şehirlerde polis, kırsalda Jandarma ve diğer askerî güçler, korucular, sınır dışında ise asker, özel harekât güçleri amansız bir savaş vermektedir. Siviller bu savaşın tamâmen dışında olup, devletlerarası bir savaş hüviyetindedir. Bugünkü PKK olayları Şeyh Said ve Seyit Rızâ olayları ile bir tutulmamalı. Gerçi Şeyh Said olayı da aslında bir Kürt isyânı şeklinde başlamamıştır. Önceki her iki isyan da PKK'dan ayrı tutulmalıdır.