Dindar gençlik tehlikeli mi

Orta Asya'da 8-9. asırda bilimle uğraşmak en büyük hobi idi. Orta Asya bilim adamları, ilme 10 yaşlarında başlamış, 18-20 yaşlarında bilim mübâhaselerinde (bir nevi bilimsel tartışma) boy göstermişlerdir. Bunlar çok özel ve istisnâî durumlar da değildir. Batı medeniyetinin alanı, zaman birimi nedir Protogoras ile mi başlar, Eflatun ile devam mı eder yoksa Shakepeare ile zirveye çıkıp, Karl Marks ile zıvanadan mı çıkmıştır İbâdet eden bir mü'minin ne kadar mutlu olduğunu acabâ inkâr etmek mümkün mü 9 Temmuz 2013'te Haber Türk'te Hülyâ Par'ın sorularını cevaplayan ODTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Yasin Ceylan'ın "Din ve Dünyâ" adlı programdaki açıklamaları hayli şaşırtıcı idi. Öyle ki Sayın Prof. Ceylan olayı "bir lokma, bir hırka" söylemine bağlamış olmalı. Prof., İslâmiyetin Batılılaşmaya mâni olduğunu ve dünyâya hiç önem vermediğini savunuyordu. Kendi belirttiğine göre sayın Prof.'un kökeninde imam hatip lisesi ve medrese de varmış. Söz gençliğe gelince açıklamalar daha şaşırtıcı. Başarılı gençlik yerine dindar gençlik yetiştirmenin yanlış olduğunu savunarak sebebini de şöyle açıklıyor: "Çünkü Müslüman, dünyâ mutluluğu peşinde değildir; öbür dünyâ mutluluğu peşindedir. İmam hatipte okudum, medreseden geliyorum, İslâm'ın öngördüğü dünyâ, öbür dünyaya yatırımdır; buraya geçici bakar. Asıl mutluluk ertelenmiş mutluluktur. Dünyânın mutluluğu ikinci plândadır. Bir insanın zihninde bu varken neden bu dünyâda bu kadar başarılı olsun Yatırımı öbür tarafadır. İslâm'ın Batı tipi bir medeniyet kurma ideali yoktur. Böyle bir ihtimal de yoktur. Batı medeniyetinde ilim, san'at, edebiyat, refah, neş'e, şiir falan var... İslâm böyle toplum öngörmüyor. Ben de iddiâ ediyorum ki dünyâ mutluluğu olmadan başarı olmaz. Mutsuz insan ahlâklı olmayı sevmez. Mutsuzlar arasında dayanışma da olmaz." Sunucu "Ya o insanlar âhirete çalıştıkları için mutlularsa"diye sorunca, Prof. şöyle diyor: "İnsanın tabiatine aykırıdır. İnsan tabiati bu dünyâda mutluluk ister. Dünyâsını mükemmelleştirmeyen insan, kim olursa olsun mutsuzdur." 29 HAZİRAN MELÂMET DÜNYÂSI Gerçekten de nasıl ve nereden başlamalı bilemedim. İbâdet eden bir mü'minin ne kadar mutlu olduğunu acabâ inkâr etmek mümkün mü Mutlu veyâ mutsuz olmanın kriteri nedir Hayâta ümitli bakmak, tabiata gülümsemek ve etrafıyla barışık olmaksa, hiçbir kimse inanmış bir Müslüman'dan daha olumlu olamaz. Âhirete inanmak ve onun için çalışmak bu dünyâyı boş vermek midir Kim dünyâyı unutmamızı ve kulak ardı etmemizi istiyor ki Kur'ân-ı Kerim'de Rabb'imiz "Dünyadan da nasibini unutma" buyuruyor. (Kasas 77 Âyet-i kerîme meâli) Yüce Peygamber "Verecek bir şeyimiz yok" diyenlere "İnsanlara tebessüm etmeniz sadakadır" buyuruyor. Herkese güler yüzlü davranmak sadaka sevâbına ulaşmayı sağlıyor. Yine Efendimiz buyuruyor ki: "Kardeşinin yüzüne tebessümle bakmak sadakadır." (Tirmizi, Birr, 36) Gülümsemek sirâyet eder, suya atılan taşın hâsıl ettiği halkalar gibi etrafa yayılır. Gülümseme sâhibine iç huzuru verir. Mutlu insan güler. İslâmiyet din kardeşine gülümsemeyi bile sadaka sayıyor, iyiliği emredip kötülüğü hep menediyorsa o toplum nasıl mutsuz olabilir Evet, bir Müslüman elbette âhireti dünyaya tercih edecektir. Çünkü akıllı bir insan ebedî hayâtı geçici olana tercih etmez. "Mutsuz insan ahlâklı olamaz" diyor Sayın Prof. Yüce Peygamber herhangi bir şart koşmaksızın ahlâklı olmayı emrederken "Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim" diyor. Zîrâ Efendimiz "Dünyâda kalacağın kadar dünyâ için, âhirette kalacağın kadar âhiret için çalış" buyuruyor. Bu çok mantıklı bir tavsiye değil midir İnsan ömrü, ebedî değilse -ki değil- isterseniz 1000 sene yaşayın. Belirli en büyük sayının sonsuza nispeti nedir Meselâ dünyânın en büyük sayısı olarak bilinen sayı googolplexsiant karşımıza çıkar. Bu sayı da 10 üzeri 100 olup 10 üzeri googol'dur ki bu da 10 üzeri 10 üzeri 100'dür. Eğer bölen sonsuz olursa sonuç sıfır olur. Sadece bir değil bütün sayıları bir sayı olmayan sonsuza bölersek sonuç "sıfır" olur. O hâlde sonsuz âhireti sonlu dünyâya değişmek aklın ve mantığın kabul edeceği bir şey değildir. Tabîî ki bu, bir inanç mes'elesidir. "Dünyâ son durağımdır, bundan ötesi yoktur" diyenlere bir sözümüz yoktur... Batı'da ilim, san'at, şiir vs. varmış ama bir Müslüman için bunların ne önemi varmış gibi bir iddiâ ise mesnetsiz bir ifâdedir. Başlı başına bir kitap olan İslâmiyet ve ilim, İslâmiyet ve sanat, İslâmiyet ve estetizm, İslâmiyet ve edebiyat inkârı mümkün olmayan gerçeklerdir. Bâzı hatırlatmalar yaparak konuyu geçiştirmek istemiyorum ama bu konuya girersek bağımsız bir kitap yazmak gerekir. Bunları her ne kadar taraflı yazsalar bile gerçekleri örtemeyen Batılı yazarları kaynak alarak verirsek: -Doktor Sigrid Hunke "Avrupa'nın Üzerine Doğan İslâm Güneşi" Çeviren Servet Sezgin, Bedir Yayınevi, İstanbul, 1975. Bu kitap İslâm aydınlanmasının Batı'ya olan etkilerini ve İslâm biliminin metodolojisini incelemektedir. - F.Frederick Starr'ın "Kayıp Aydınlanma" Arap Fetihlerinden Timur'a Orta Asya'nın Altın Çağı, Çeviri Yusuf Selman İnanç, Gençlik Spor Yayınları, İstanbul-2020. Batı'nın kabûl edip bizim aydınlarımızın ise hâlâ bilmedikleri veyâ bilip inkâr ettikleri İslâm'ın ışığındaki fen, tıp, gökbilim, optik, genel cerrâhî, farmakoloji (eczâcılık) acabâ nereden doğdu Felsefeyi bağımsız bir bilim dalı olarak değil de sosyal bilimlere uygulayıp bir disiplin olarak târih metodolojisini geliştiren İbn-i Haldûn Müslüman değil de biz mi bilmiyoruz hâşâ! Batılı yazarların yazılarını ve kitaplarını iki def'a dikkatle okumalı. Hiçbiri tarafsız olamamakla birlikte çok kaynağa ulaşılmış olmaları bakımından oldukça önemlidir. ORTA ASYA ORTAK KÜLTÜRÜ Orta Asya'nın "İlk Aydınlanma" döneminde belli bir ırkın baskınlığından söz etmek mümkün değildir. Bu "Aydınlanma" içinde Arap, Fars, Hint, Tacik, Türk varken İslâmiyet, Hristiyanlık, Zerdüştlük, Budizm, Manihaizm ve ilk çağların agnostik inançları vardı. Kısacası 9. ve 10. asır Orta Asya'sı karma ırklar ve dinlerde meydana gelmiş farklı ve yüksek seviyeli bir medeniyetti. Tabîî burada SEA (Sokrat, Eflâtun, Aristo) ekolünün büyük etkisi olduğu açıktır. Ama özellikle Aristo bizdeki felsefî ekollerin ilk muallimidir. Metafizik, matematik ve felsefe karışımlı ilk eserlerde Orta Asya, Avrupa'nın önüne geçmişti. Felsefe ile olan Orta Asya bilim sayfasının eleştirilerini ileride genişçe açacağız... Sayın Prof. İslâmiyet'in bilime ve ilerlemeye dolaylı olarak da Batı medeniyetine entegre olmasını mümkün görmemektedir. Peki; fizik, matematik, optik, gökbilim, ruhbilim ve açıklamalı Yunan felsefesi, Avrupa'ya nereden geldi Ya da Endülüs olmasaydı Rönesans ve Reform olabilir miydi Bu demek ki, Batı Orta Asya'ya entegre olmuştur. Dindar gençlik yerine başarılı gençlik tezine gelince: Orta Asya bilim adamları bilim dünyasına 10 yaşlarında başlamış, 18-20 yaşlarında bilim mübâhaselerinde (bir nevi bilimsel tartışma) boy göstermişlerdir. Bunlar çok özel ve istisnâî durumlar da değildir. Orta Asya'da 8-9. yy.da ilimle uğraşmak en büyük hobi idi. Batı medeniyetinin alanı, zaman birimi nedir Protogoras ile mi başlar, Eflatun ile devam mı eder yoksa Shakspeare ile zirveye çıkıp, Karl Marks ile zıvanadan mı çıkmıştır İlim ve medeniyet insan refâhı için varsa dünyâyı kana ve zulme boğan Marksizm'i pozitif bir felsefî alan olarak mı göreceğiz Makyavelizm'i, kapitalizmi, sosyalizmi, komünizmi, faşizmi ortaya koyan Batı, bunları medeniyet için mi yaptı Hiroşima'ya atom bombası atan ABD bunu dünyâ refâhı için mi yaptı Orta Doğu'yu kana bulayıp milyonlarca insanın ölümüne sebep olan AB ülkeleri ve ABD bunlara insanî yardım vakfının faâliyetleri gibi mi bakıyordu Amerika'yı keşfetme masalıyla istilâ edip dünyânın en saf insanları olan Kızılderilileri soykırıma tâbi tutan İspanyol ve Portekizli korsanları mâsum gezginler olarak mı göreceğiz Hiç düşündünüz mü, acaba Brezilya niçin Portekizce, Arjantin niçin İspanyolca konuşur Afrika halklarının hepsi niçin yıllarca İngilizce, Fransızca, Felemenkçe dillerini kullanmışlar ve bugün dahi Avrupa açılımlarında niçin bu dilleri konuşurlar Osmanlının en az 400 sene hâkim olduğu Orta Avrupa ve Balkanlarda Türk olmadığı hâlde Türkçe konuşan bir kavim var mıdır Niçin Afro'ların (Afrika kökenli atası köle olan zenciler) tamâmına yakını Hristiyandırlar Niçin Afrika ülkelerinde Hristiyanlık en çok inanılan dindir. Bunları hiç düşündük mü Sonra bunlar medenî Batılı, biz Müslüman ve Doğulu olduğumuz için insana yabancı, bilime yabancı, ilerlemeye yabancıyız öyle mi! Ziyâ Paşa'nı iki güzel beyti tezimizi açıklamaya kâfîdir sanırım: Milliyeti nisyân ederek her işimizde Efkâr-ı frenge tebâiyyet yeni çıktı. (Milliyet duygularımızı unutarak Avrupa fikirlerine uymak yeni çıktı.) İslâm imiş devlete pâ-bend-i terakkî Evvel yoğ idi İşbu rivâyet yeni çıktı.