HARBİN ARDINDAN SULH: SULTAN II. BAYEZİD

Kardeşinin memleketi paylaşma teklifine, millî birliğin ehemmiyetini iyi bilen Sultan II. Bayezid, "Bir geline iki damat olmaz!" cevabını vermişti. Fatih Sultan Mehmed, 1481'de vefat ettiğinde, geride iki oğlu kalmıştı: Amasya valisi 33 yaşındaki Şehzade Bayezid ve Konya Valisi 22 yaşındaki Şehzade Cem. Vezirler, büyük oğul Şehzade Bayezid'e haber gönderdiler. Şehzade Cem'i tutan Veziriazam Karamani Mehmed Paşa da gizlice Şehzade Cem'e Bu arada Şehzade Bayezid'in İstanbul'daki oğlu Şehzade Korkut taht naibi yapıldı. Askerin tahta çıkmasına taraftar olduğu Şehzâde Bayezid İstanbul'a erken vararak tahta çıktı. Rivayete göre, Bayezid'in eniştesi Sinan Paşa, Şehzade Cem'e giden haberciyi engellemişti. Şehzade Cem, Bursa üzerine yürüdü. İstanbul'dan üzerine gönderilen birlikleri mağlup etti. Bursa'da hükümdarlığını ilan edip, adına hutbe okutarak para bastırttı. Şehzade Cem, kültürlü ve popüler bir şehzadeydi. Sultan Fatih'in meşhur Teşkilat Kanunnamesinde Şehzade Cem'in "vâris-i mülk-i süleymanî" diye anıldığına bakarak, bazıları babasının, onun tahta geçmesini arzuladığına inanır. Bu hâdiseleri, Türk ve devşirme devlet adamları arasındaki mücadeleyle irtibatlandıranlar vardır. Bunlar, Şehzade Bayezid'in tahta geçmesi ile devşirme partisinin kazandığını söyler. Ama bu doğru değildir. Nitekim Şehzade Bayezid, padişah olunca Çandarlı İbrahim Paşa'yı vezir yapmıştır. Bir geline iki damat! Şehzade Cem, halası Selçuk Sultan'ı ağabeyine gönderip memleketi paylaşmayı teklif etti. Ancak millî birliğin ehemmiyetini nazara alan Sultan Bayezid, "Bir geline iki damat olmaz!" diyerek bunu reddetti. Bu defa ordusu mağlup olan Cem Sultan, aile ve maiyetiyle beraber kaçıp Memlûklere sığındı. Tekrar Anadolu üzerine yürüdü. Sultan Bayezid, kardeşine ömür boyu maaş alıp, Kudüs'te oturmasını teklif etti ise de dinlemedi. Bu sırada ağabeyi ile manzum mektuplaşmaları vardır. Şehzade Cem der ki: "Sen bister-i gülde yatasın şevk ile handan,Ben kül döşenem külhan-ı mihnette sebeb ne" Sultan Bayezid şöyle cevap verir: "Çün rûz-i ezel kısmet olunmuş bize devlet,Takdire rıza vermeyesin böyle sebeb neHaccü'l-Haremeynüm deyüben dava kılarsun,Ya saltanat-i dünyevîye bunca taleb ne" Şehzade yenilip Mısır'a kaçarken, Rodos Şövalyelerine misafir oldu. Şövalyeler sözlerinde durmayıp kendisini Fransa'ya gönderdiler; masraflarını da ağabeyinden muntazaman aldılar. Kardeşinin Hristiyanlar elinde rehine olarak Avrupa'ya götürülmesi, Sultan Bayezid'i çok müşkül vaziyette bıraktı. Şehzade daha sonra Papa'ya teslim edildi. 12 sene esaret hayatından sonra 1495'te Napoli'de vefat etti. Padişah, yüksek bir meblağ ödeyerek kardeşinin cenazesini getirtti ve Bursa'daki zarif türbesine defnettirdi... Fetihleri hazmetmek Bu dâhili harb, Osmanlıları İtalya'dan çekilmeye mecbur etti. Ancak Otranto'daki birkaç senelik Osmanlı hâkimiyeti, İtalyanlara kalecilik ve tahkimat tekniğini öğretmiş oldu. Büyük fetihlere girişilmeyen bu devir, yeni hamlelere hazırlanma ve Sultan Fatih devri fetihlerini hazmetme devri olarak görülür. Yine de Macaristan, Boğdan, Arnavutluk, Venedik, Lehistan ve Mora üzerine seferler yapıldı; bazı stratejik yerler fethedildi. Bu seferlerden bazısına Padişah kumanda etti. Askerlik ciheti zayıf değildi; nitekim babası zamanındaki seferlere de iştirak etmiştir. Ama artık sulh zamanı geldiğine inanıyordu. Anadolu'daki bu küçük devletin gitgide büyümesi ve kendisiyle sınır olması, öteden beri Memlûkleri kıskandırırdı. Sultan Fatih zamanında Kahire'ye gönderilen bir elçiye, diplomatik usule aykırı muamele yapılması, İstanbul'u gücendirdi. Üstelik Memlûklerin, Osmanlı düşmanı beylere yardım etmesi, gerginliği arttırdı. Sultan Fatih'in, Hindistan'a gönderdiği sefir, dönerken Cidde'de Memlûklerce tevkif edildi; üstelik getirdiği hediyeler de gasbolundu. Tam bu sırada Sultan Fatih ölmüş; yerine geçen Sultan II. Bayezid, şimdilik ses çıkarmamayı tercih etmişti. Şehzade Cem'i Memlûk Sultanının himaye etmesi, bardağı taşıran damla oldu. 1485'te çıkan ve 6 yıl süren Osmanlı-Memluk harbi neticesinde iki taraf da, askerin gevşekliği sebebiyle yenişemedi. Mesele diplomatik yoldan halloldu; sulh yapıldı. İspanya'dan imdat çığlığı İspanyollar, İspanya'daki yegâne Müslüman devletini tazyike başladı. Benî Ahmer Devleti elçileri İstanbul'a gelerek Sultan'dan yardım istedi. Ancak askerî bir yardım yapabilmek için Kuzey Afrika'da üslere sahip olmak lazımdı. Bu sebeple Padişah ancak elinden geleni yapabildi. Tarihte ilk defa uzun menzilli topları gemilere tatbik eden büyük denizci Kemal Reis kumandasındaki bir donanmayı göndererek İspanya sahillerini bombardıman ettirdi. Ancak bu gözdağı, İspanyolları vazgeçiremedi. 1492'de Gırnata (Granada) düştü ve İberya'da 711 sene süren Müslüman hâkimiyeti yıkıldı. 300 bin kişi, Fas ve Cezayir'e hicret etti. Bu göçü, Osmanlı donanması kudretli topları ile himaye etti. Kılıç ile vaftiz arasında muhayyer bırakılan 100 bin İberya Yahudisini hiçbir yer kabul etmiyordu. Büyük feraset gösteren Sultan II. Bayezid, ekonomiye canlılık getirecek bu halkı, Osmanlı ülkesine kabul etti. Bunlar başta Selânik, İzmir, İstanbul olmak üzere çeşitli şehirlere yerleştiler. Osmanlı donanması 1499'da Sapienza'da 200 parçalık Venedik donanmasını mağlup etti. Bu, Osmanlıların tarihte kazandığı ilk açık deniz muharebesidir. Bundan sonra XVI. asır, denizlerde Osmanlı asrı olmuştur. Şarkta beliren tehlike Bu arada Şark'ta yeni bir tehlike belirdi. Köklü sufi ailesi Safevilere mensup olan, ancak babası gibi Şii mezhebine girmiş olan propagandist İsmail,