Lozan'ın az bilinenleri

Bugün Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanmasının 99. yıl dönümü. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna giden yolda aşılması gereken son viraj yeni Türkiye'nin sınırlarının uluslararası alanda tescil edilmesiydi. 24 Temmuz 1923'te atılan imzalarla bu temin edilmiş oldu. Bu yıl dönümü vesilesiyle Lozan hakkında az bilinenleri 10 madde hâlinde paylaşacağım: 1- Lozan aslında bir anlaşmalar sistemidir. 24 Temmuz'da imzalanan bu sistemin en son anlaşması olan Barış Antlaşmasıdır. Bu belgenin yanı sıra, Lozan'da Boğazlar Sözleşmesi, Yerleşme ve Yargı Yetkisine İlişkin Sözleşme, Ticaret Sözleşmesi, Türk-Rum Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi, Sivil Tutuklular ve Savaş Esirlerine Dair Türk-Yunan Anlaşması gibi anlaşmalar da imzalanmıştır. 2- Lozan Barış Antlaşması 1914'ten beri Osmanlı Devleti-Türkiye ile İtilaf Devletleri arasında devam eden savaşları sona erdiren antlaşmadır. 10 Ağustos 1920'de Osmanlı'ya dayatılan Sevr Barış Antlaşması, TBMM tarafından zaten hiçbir zaman kabul edilmemişti. Lozan'ın imzalanmasıyla Sevr paçavrası hukuken de tarihin çöplüğüne gönderilmiştir. 3- İsviçre'nin Lozan şehrindeki barış konferansı iki aşamalı olmuştur. 20 Kasım 1922'de başlayan konferansta İtilaf Devletleri kapitülasyonların kaldırılmasını kabul etmeyince, Türk heyeti 7 Şubat 1923'te Lozan'ı terk etmiş ve Ankara'ya gelmiştir. İkinci aşama 23 Nisan'da başlamış ve 24 Temmuz'da barış antlaşmasının imzalanmasıyla konferans sona ermiştir. 4- Lozan'a gidecek Türk heyetindeki isimler hükûmet tarafından önerilmiş ve TBMM'de 2 Kasım 1922'de oylanmıştır. Buna göre Dışişleri Bakanlığı görevine henüz getirilmiş olan İsmet (İnönü) Paşa oy birliğiyle baş delege, 152 oy alan Maliye Bakanı Trabzon Milletvekili Hasan (Saka) Bey ile 122 oy alan Sağlık Bakanı Sinop Milletvekili Rıza (Nur) Bey delege olarak atandılar. Konferansa katılacak Türk heyetinde 21 danışman, 2 basın danışmanı, 1 genel sekreter, 1 mütercim ve 8 kâtip olmak üzere 33 kişi daha yer aldı. 5- Lozan'a gidecek delegelere TBMM tarafından 14 maddelik bir talimat verilmiştir. Bu talimata göre, İtilaf Devletleri "Ermeni Yurdu" konusunda ısrar ederlerse veya Kapitülasyonları kaldırmaya yanaşmazlarsa Türk heyetinin görüşmeleri kesip Ankara'ya dönmesi gerekmektedir. Aynı belgede, Süleymaniye, Musul ve Kerkük livalarının talep edilmesi, verilmezse hükûmetten talimat alınması yazmaktadır. Talimatın Ege adalarıyla ilgili maddesinde, "duruma göre davranılacak. Kıyılarımıza pek yakın adalar ülkemize katılacak. Olmazsa Ankara'dan sorulacak" ifadesi yer almaktadır. 6- Türkiye'nin Lozan'da Musul vilayeti konusundaki talepleri İngiltere tarafından ısrarla reddedilmiştir. Konu Lozan'dan sonraya kalmış ve Milletlerarası Sürekli Adalet Divanı'na havale edilmiştir. 1926'da Ankara'da Türkiye ve İngiltere mandası altındaki Irak'la imzalanan anlaşmayla Musul Irak'a bırakılmıştır. Lozan'da Türkiye bölgede bir halkoylaması yapılmasını ve Musul'un geleceğine orada yaşayan halkın karar vermesini istemiştir. Baş delege İsmet Paşa'nın 23 Ocak 1923 tarihli oturumda yaptığı konuşmanın özellikle şu bölümü çok önemlidir: "Kürtlerin Türklerle birlikte yaşamak istemedikleri iddiası hiç doğru değildir. Yüzyıllardır bu iki halk soy, inanç, özlem ve töre bakımından olduğu kadar, gelenek ve görenek bakımından da ortak bağlarla birleşmiş olarak tam bir uyum içinde yaşamaktalar. Kürtlerin kendi istekleriyle Türk yönetimi altına geçtiklerini ve istikballerini Türkiye'nin istikbaline bağladıklarını tarih göstermektedir.