Dünya artık eskisi gibi değil...

Filistin'de Netanyahu yönetimindeki İsrail'in öldürdüğü sivil sayısı 20 bini geçti. Mevcut uluslararası hukuka göre, İsrail ordusunun yerle bir ettiği Gazze'de işlenen insanlığa karşı suçların durdurulması sorumluluğu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde. Konsey, veto hakkına sahip daimî üyelerden biri olan ABD'nin engellemeleri sebebiyle karar alamıyorsa, Biden yönetimi Netanyahu yönetiminin imza attığı bu suçun asli ortağı olma noktasına gelmiş durumda. Çin karşısındaki göreli üstünlüğü aşınmış olsa da küresel lider olma iddiasından henüz vazgeçmemiş olan ABD'nin 15 binden fazla çocuk ve kadın öldürülmüşken sergilemeye devam ettiği tutumun hiçbir izahı olamaz. 21. yüzyılın ortalarında yazılacak uluslararası ilişkiler kitaplarında ABD'nin küresel liderliğini, rakipleri karşısında ekonomik ve askerî olarak geriye düştüğünde değil, küresel seviyede inandırıcılığını ve güvenilirliğini kaybettiğinde başkalarına devretmeye başladığı değerlendirmesi yer alacak. Son 30 yıldır "hem zihinlere hem de kalplere seslenmeyi" liderlik koltuğunda kalma süresini uzatmak için bir yöntem olarak benimseyen ABD, 2023 sonu itibarıyla "ne zihinlere ne de kalplere" seslenebiliyor.

Oysa Biden yönetiminin geçen yıl yayınladığı Ulusal Güvenlik Stratejisinde ABD için çizdiği vizyon bambaşkaydı. "Dünyanın her yerinde Amerika'nın liderliğine olan ihtiyaç her zamankinden daha büyük" şeklinde iddialı bir cümleyle başlayan söz konusu belgede Biden yönetimi ABD'nin küresel gücünün askerî, ekonomik ve teknolojik alanlardaki liderliğinin ötesinde sahip olduğu ve uluslararası seviyede savunduğu "değerlerle" idame ettireceği dile getiriliyordu.

Biden'ın stratejisinde şöyle deniliyordu:

"Amerikalılar evrensel insan haklarını destekleyecek ve denizaşırı yerlerde özgürlük ve saygınlık arayan halklarla dayanışma içinde olacaklardır."

Aynı stratejinin Filistin'le ilgili bölümünde ise şu cümleler yer alıyordu:

"İsrail'in güvenliğini temine yönelik sarsılmaz kararlılığımızı sürdürürken, bu ülkenin komşuları ve diğer Arap ülkeleriyle -İbrahim Anlaşmalarıyla- gelişen bağlarını daha da sağlamlaştırmaya ve derinleştirmeye çalışacağız. Ayrıca İsrail'in gelecekte bir Yahudi demokratik ülke olarak kalmasını temin ederken, Filistinlilerin kendilerine ait güvenli ve yaşayabilir bir devlet kurma arzularını da desteklemeye devam edeceğiz. Başkan Biden'ın Temmuz 2022'de Batı Şeria'ya yaptığı ziyarette ifade ettiği gibi, üzerinde anlaşmaya varılan toprak takaslarıyla, 1967 sınırlarına sahip iki devletin varlığı, Filistinliler için olduğu kadar İsrailliler için de eşit ölçüde güvenliği, özgürlüğü, refahı ve demokrasiyi elde etmenin en iyi yolu olmaya devam ediyor."

Biden'ın bu sözlerinin üzerinden 15 ay geçtikten sonra Filistin'in bir parçası olan Gazze toplu mezarlığa, diğer parçası Batı Şeria ise İsrailli askerlerin ve yerleşimcilerin serbest atış alanına döndü. Sözüm ona "dünyanın her yerinde ihtiyaç duyulan ABD liderliği" ise küresel vicdan terazisinde eridi gitti.

Temellerini kendisinin attığı BM sisteminin yok oluşunu hızlandıran bu tavrıyla ABD, "dünya için en büyük tehlike olarak gördüğü otoktarik rejimlerin" küresel barış ve güvenliğe yönelik tehditleri konusunda diğer ülkeleri nasıl ikna edebilir ki Vaşhington, koltukları ve rejimleri kendisine göbekten bağlı "iyi huylu" otokratik Orta Doğu yöneticileri sayesinde mi Gazze'de işlenen savaş suçlarının üstünü örtmeye çalışacak Güdümlü ABD medyasının sistematik karartmasıyla ya da televizyonlardan her gün muhafazakâr Amerikalılara Armageddon'dan bahseden tele vaizler eliyle mi kendi halkının gözlerini ve kulaklarını gerçeklere kapatacak "Akademik özgürlüklerin mabedleri" olduklarıyla övündüğü Amerikan üniversitelerinin yöneticilerini istifaya zorlayarak mı Gazze'de olup bitenlere bilimsel ve objektif bir gözle bakılmasını engelleyecek Hukuk tanımaz yayılmacı siyonizmle, insanlığa karşı bir suç olan antisemitizmi birbirine eş değer gören kanunlar çıkararak mı Netanyahu'nun savaş suçlarını eleştirmeyi bile yasaklayacak