Şayan-ı itimat zevat

Mustafa Kemal Paşa, Milli Mücadele'yi başlatırken "Amasya Tamimi" olarak bilinen kolordu kumandanlıklarına adresli yazısında "Milletin esaretten kurtulması, hâkim ve müstakil olarak topraklarımızda yaşayabilmesi ancak azimkâr ve namuslu ellerin milleti kısa ve doğru yoldan müdafai hukuk ve istiklâle şevkiyle kabil olacaktır. Mülkiye memurlarının şayan-ı itimat zevatı ile el ele vererek istiklâlimizin müdafaası emrinde gereken teşkilatı zaruri addediyorum. Bu husus, ihtisas dolayısıyla biz askerlerin uhde-i vatanperverliğine terettüp etmektedir."Mustafa Kemal Paşa Milli Mücadele'yi başlatırken yoldaşlarında namus, dürüstlük güvenilir olma (şayan-ı itimat), vatanseverlik nitelikleri aramıştır. Bu nitelikler, günümüzde de başarılı olmak, badireleri, tehlikeleri atlatmak için aranmaktadır.Günümüz genel davranışıyla tezat oluşturan üç yaşanmış olayı, bu bağlamda aktarayım.Olay, Mülkiye'de (SBF) üçüncü sınıf öğrencisiyken (1953-4) Prof. Dr. Bedri Gürsoy'un maliye dersinde yaşanmıştır. Hocamız derse ilgiyi artırmak, hazırlıklı gelinmesini sağlamak amacıyla sözlü bilgi yoklaması, "quiz" yapardı. Hoca yine derste rastgele bilgi yoklaması yaparken numarasını okuduğu arkadaş sınıfta olduğu halde "Yok" yanıtı verdi. Arkadaş hocamızın dikkatini çekmiş olacak ki numarasını sordu. Aldığı yanıt üzerine arkadaşa biraz da ağır dilde ahlak, onur üzerine eleştirirken Harabe Turgut sıradan fırladı. "Arkadaşımı bu dille aşağılayamazsınız, ben artık bu sınıfta kalamam" diyerek kapıya yöneldi. Üstü eğreti camlı kapıyı o denli şiddetli çarptı ki çat ve ardından şangırtı işitildi.O yıllarda Mülkiye'ye sayılı öğrenci alınır, hemen hemen herkes tanışır, kişiye özelliğine göre lakap takılır, lakabı ile tanınır, anılırdı. Turgut "harabe" lakaplı idi. Hoca, derse devam etti, arkadaşları disipline vermedi, sınavlarda da sorun yapmadı, arkadaşlar geçer notlar aldı. Beni Mülkiye'de etkileyen olay olarak Turgut'u ve hocamızı saygı ile anarım.Yılını tam anımsamıyorum. Sosyal Bilimler Enstitüsü'ndeki derse yetişmek için İstanbul Üniversitesi'nin merkez binası önündeki mermer merdivenleri tırmanıyordum ki ağlama sesi işittim. Bir çocuk ağlıyordu. Midye dolmaları merdivene saçılmış, tepsisi bir yana savrulmuştu. Çocuk tüm sermayesini, günlük gelirini yitirmenin üzüntüsüyle ağlıyordu. Para vermeye kalkıştım,