Yoksullaştıran dezenflasyon politikası

Enflasyon, basit tanımıyla cari piyasa sayesinde arz-talep dengesizliği, talebin arzdan fazla olması nedeniyle fiyatların artış sürecidir. Dengeyi sağlamak için talebi kısmak ya da arzı-üretimi artırmak ya da talebi kısmak ile arzı artırmak, talebi kısma ile arzı-üretimi artırmanın birlikte gerçekleştirilmesi gerekir.

İzlenen dezenflasyonist politika, zam dolaylı vergileri artırma, yüksek faiz, kur artışı yoluyla iç talebi kısarak dengeyi sağlama yönündedir. Talebi kısılacak, yaşam seviyesi, kalitesi düşürülecek kesim de emekçiler, dar sabit gelirliler, emeklilerdir. Bir ürünün fiyat yükseldiğinde; (i) belli bir bütçe olanağı ile üründen satın alanların satın alma miktarı azalacak; (ii) bir bölüm tüketici ürünü yüksek fiyattan satın alamayacak (iii) ikame malları varsa tüketicilerin bir bölümü daha veya alt grup mallara yöneleceklerdir. Ürünün fiyatının artışı ile reel geliri azalan kesimin alt grup mallara yönelmesi, İngiliz iktisatçı Giffen tarafından ilk kez ortaya konulduğundan öğreti de "Giffen Paradoksu" olarak anılmakta. Fiyat artışının ekonomide gelir ve ikame etkileri olmaktadır.

İzlenen dezenflasyonist politika ile enflasyonun maliyeti; emekçi, emekli, sabit gelirlilere yükleneceğinden, pankart taşımanın, toplantı yapmanın, "Ücret, emekli ikramiyesi artırılmalı" söylemlerinin etkili olması olası değildir. Ayarlama yapılsa dahi gerçek enflasyonun altında kalacağından emekli, dar ve sabit gelirlerinin reel gelirleri, tüketimleri azalacaktır.

İktisat biliminin amacı, sınırlı kaynakları verimli kullanarak toplumun gereksinim duyduğu mal ve hizmetlerin etkin sosyal maliyetle üretilmesiyle toplumun refahının artırılmasıdır. Önemli olan ilk aşama, mal ve hizmetlerin üretilmesi, gelirin yaratılmasıdır. Kamu, özel tüketim, yatırım, ihracatın nasıl kullanılacağı, gelirin üretim faktörleri arasında kâr, faiz, ücret, kira (rant), olarak nasıl bölüşüleceği, birbirini izleyen aşamalardır. Üretim yapmadan, kullanımı, bölüşümü tartışmak, bir Laz fıkrasını anımsatır: Hani bir grup arkadaş, denizde define aramak için taka ile açılmış. Takanın dönüşünde eksiklerin yanı sıra yara bereliler vardır. Çevrenin, "Ne oldu" sorusuna, "Define bakmak için açıldık" derler. "Peki buldunuz mu" sorusuna ise "Mesela yani" diye cevap verirler. Aslında Laz fıkraları Nasreddin Hoca fıkraları gibi öğretici, düşündürücüdür. Geliri yaratmadan, kullanmayı, bölüşmeyi tartışmak abestir.

Öncelikle üretim, üretimde etkinlik, maliyet minimizasyonu sağlama yönetim sorunudur. Bu bağlamda el kitaplarına girmiş bazı maliyet düşürücü önlemler:

Ölçek ekonomilerinden yararlanma:

Üretimde ölçek, kapasite büyüdükçe, makine-teçhizatın daha etkin kullanımı, üretim faktörleri arasında uyumun artması, ürün maliyeti içinde sabit gider payının, hatta bazı endüstrilerde değişken gider payının azalması nedeniyle maliyet azalışı sağlanır. Ancak ölçek ekonomilerinden yararlanmanın sınırı vardır. Bu sınır aşıldığında verim azalışı, negatif ekonomiler oluşmaya başlar. En uygun, elverişli (optimum) üretim ölçeğinin belirlenmesi, maliyet minimizasyonunda etkendir.