Kadına el kalkmaz, kaldırılmaz

Şiddet olaylarının, kadın cinayetlerinin arttığı bir ortamda; kadının erkeğin yaşamındaki yeri, eşlik, yaşam arkadaşlığı, can yoldaşlığıdır. Can yoldaşlığında, sevgi, bağlılık, özveri, anlayış, hoşgörü, birlikte yaşamın huzuru, zevki vardır.Aşk, sevgi, duygusallık yaşama anlam katar, yaşamayı değerli kılar. Fuzuli, "Aşk imiş her ne varsa alemde ilim bir kıyl ü kal imiş ancak" yaşamda yalnız aşk değerlidir, aşk dışındakiler değersizdir diyerek aşkı kutsatmış; Eşrefoğlu, "Aşk odunu yanmayanın kalbi safi olmaz" tanısını koymuş. La Fontaine, "sevgiyi insanları hayallere sürükleyen tutku" olarak tanımlamış; Balzac da "aşkın insanı alıp sürüklediğini" yaşamış, gözlemlemiştir. Yahya Kemal'in "insan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar" ünlü dizesini "insan âşık olduğu sürece yaşar" şeklinde yorumlamak herhalde aykırılık, yersizlik olmaz. Can yoldaşı yitirildikten sonra da bağ, özlem arayış, yokluğunun acısını duymak hüzün olarak sürüyor. Seyrani, "aşkın iğnesiyle dikile dikiş kıyamete kadar sökülmez" gereksiz yere söylenmiyor.Aşk, insanı iyiye, doğruya, insancıl olmaya, başarıya sürükler. Aşk, etkili, itici güç; özendiricidir. Bernard Shaw, "aşk insana ağırbaşlılık, güzellik verir" diye yazıyor. Nurullah Ataç, "aşk bizi bencilliğimizden temizler" öngörüsünde bulunuyor. Açık olmak bir meziyet bir ortam bir lütuftur.Kadına saygı, görgü ve eğitimle gelişir. Çocuklar kız-erkek birlikte büyüsünler, aynı sıraları paylaşsınlar, yarışsınlar, oynasınlar, eğlensinler birbirlerini tanısınlar. Çocuklar da karşılıklı eğitirler. Erkek çocuk, kasları daha güçlü olduğu için kız arkadaşlarının dövülmeyeceğini, gerektiğinde kız arkadaşını korumayı öğrenir. Kız çocuklarının daha iyi eğitici olduğunu düşünmüş, erkek çocuğun hoyrat görünümü altında uysallığını görür, geliştirir. Ne yazık ki günümüzde gizli amaca hizmet edecek biçime, çocuklar ayrılıyor, ayrı sınıflar açılıyor aralarına