Sanal dünyada birinci reel dünyada sonuncu çocuklar

Genç anne, beş yaşındaki oğlunun tabletini ne kadar etkin ve başarılı kullandığını büyük bir gururla anlatıyordu, misafirlerine. Uygulamaları kimseye ihtiyaç duymadan indiriyor, oyun videoları çekiyor ve çevrimiçi ortamlara yüklüyordu başarılı çocuğu. Günlük yaklaşık dört saatini geçirdiği dijital oyunda pek çok kişiyi geride bırakmıştı oğlu. Üstelik oyunlarda öldürdüğü insan sayısının oldukça fazla olması sebebiyle pek çok madalyaları ve kupaları da vardı başarılı çocuğunun.

Büyük bir övünçle anlatıyordu anne, beş yaşına gelmesine karşın henüz akıcı konuşma ve özbakım becerilerini kazanamamış, sağlıklı beslenemeyen, duygusal ve davranışsal olarak kendini düzenleyemeyen, el yüz temizliğini yapamayan hatta diğer insanlarla iletişim dahi kuramayan çocuğunun dijital oyunlardaki başarısını. Sahiden başarılı olmanın ölçütünü nerede aramak gerekir

Hayata biraz dikkatli bir nazarla baktığınızda, çocukların, içinde yaşadığımız, nefes aldığımız, duyularımızı ve duygularımızı kullandığımız reel dünyadan ne kadar uzaklaştıklarını ve sanal evrende ne kadar meşgul olduklarını rahatlıkla görebilirsiniz. Amacım asla çocukları suçlamak değil. Aksine onlar bu sürecin en büyük mağdurları. İçine doğdukları bu dijital evrende çok fazla seçenekleri yok ne yazık ki.

Çocukların ekran karşısında geçirdikleri süreler giderek artmaktadır. Bu artışın en önemli nedenlerinden biri ne yazık ki Kovid 19 sürecinde uzaktan eğitime geçilmesi ve henüz birinci sınıf öğrencilerinin bile günde 6 saat ekran karşısında ders dinlemek zorunda bırakılmasıdır. Ve o günden sonra okul, kitap, defter, yazı yazmak yani ekransız bir şey yapmak çocuklar için sıradan ve istenmeyen şeylere dönüşmüştür.

Yaşam becerileri: "Bireylerin gündelik ihtiyaçlar ve zorluklarla başa çıkabilmelerini sağlayan, uyarlanabilir ve olumlu yetenekler" şeklinde tanımlanmaktadır. (WHO, 1997). Karar verme becerileri, problem çözme becerileri, iletişim becerileri, duyguları düzenleme, kontrol etme ve duygularla başa çıkma becerileri ve sosyal beceriler gibi becerileri yaşam becerileri olarak sayabiliriz. Yaşam becerileri, bireyin dünyaya uyumunu artırmakta ve çevresindeki insanlarla daha sağlıklı ilişkiler kurmasını sağlamaktadır.

Otomobil kullanmayı otomobil kullanarak, yemek yapmayı yemek yaparak öğreniriz. Yani gerçek ve kalıcı öğrenmeler için gerçek yaşantılara ihtiyaç duyarız. Yaşam becerilerini öğrenmek için de gerçekten yaşamak gerekir. Çocukların insanla, doğayla, toprakla, nesneyle, fikirlerle temas etmesi gerekir. Onları içine hapsettiğimiz dijital fanuslar, kendi ayaklarının üzerinde durmaları, bağımsız olmaları ve yaşamlarını sürdürmeleri için asla yeterli olmayacak.

Araştırmalar ekran kullanım süresinin artmasına bağlı olarak çocukların duygusal zekâ düzeylerinin azaldığını (Cho Lee, 2017),