Kullanılıp atılan şeyler çağı

Her şey, plastik çiçeklerin daha güzel olduğunu düşünmeye başladığımızda değişmeye başlamıştı aslında. Doğal çiçekleri zahmetli ve yük olarak görüp, pencere kenarlarından kaldırışımızla. Sonra evlerdeki kadim ve cefakâr eşyalara sirayet etti, kullanılıp atılmak. Ve nihayetinde hayatımızda olan insanları, belli bir fayda ve menfaat elde ettikten sonra terk etmeye başladık. Yani kullanılıp atılma sırası artık insanlara gelmişti.

Yıldırım hızıyla başlıyor aşklarımız ve aynı hızla bitiyor. Bir anda sırılsıklam âşık olup, yıldırım hızıyla nikahlanıp, yıldırım hızıyla boşanıyor, ayrılıyor, vazgeçiyoruz. Oysa, gerçek sevgi; mayalanarak, sınanarak, sabırla ve emekle ortaya çıkmaz mı Bu yüzden kolay kolay atılamaz, yok sayılamaz gerçekten sevilen ne varsa. Çünkü insanın tenine, zihnine ve ruhuna siner sevdiklerinden hatıra kalan her ne varsa.

Adeta bir hazine sandığı özeniyle kilitlenen ve anahtarları saklanan günlükleri, yüzleri özenle ciltlenmiş buram buram kâğıt kokan defterleri ve kitapları yok artık çocukların. Dönemlik alınıyor defterler, kitaplar. Günlük tutmuyor artık çocuklar. Belki hatırlayacakları bir anıları olmadığı için belki de anıları saklanmaya değer bulmadıkları için. Sosyal medya hesabında paylaşıldıktan sonra, teknolojiye emanet ediliyor, güzel olan tüm anılar. Hatta hatırlama ve hatırlatma görevi bile. Merhaba Özkan; "Bir yıl paylaştığın bir anını bulduk. Hatırlamak ister misin!"

Kavuşma sevinciyle uçarcasına geçilen yollar, daracık sokaklar ve yolların götürdüğü adresler hatırlanmıyor artık. Adreslerde oturanlarda. Gökdelenlerle kaplı şehirlerin gölgesinde öylesine tenha ve melül kalıyor, bir zamanlar insana ocak olan her ne varsa. Lüks sitelere, konfora ve gösterişe kurban edilen, kullanılıp atılan, içimizi ısıtan tüm ocaklar. Ve tüm adresler konumlardan biliniyor, konumlardan bulunuyor artık bütün adresler.

Kapitalist ve materyalist dünyanın varlığını sürdürebilmesi için, insanın tüketmesi, mütemadiyen tüketmesi ve her şeyi kullanıp atması önemli bir gerekliliktir. Böylelikle insan her an tüketim zincirinin içerisinde kalacak ve kapitalizmin çarkları dönmeye devam edecektir. İşte bu döngü içerisinde sürekli tüketirken kendi de tüketen insanla karşılaşıyoruz. Mutsuz, doyumsuz, yapayalnız ve yorgun insanla...