Zor günlerin kahramanı; Hurşid Hoca

Üstadımız Said Nursî Hazretlerinin sağlığında çektiği eziyetleri herkes biliyor. Onunla birlikte, tabii talebeleri de birçok sıkıntılar çekmiş.Ben, hemen Üstadın vefatından on sene sonra bu cemaatle, nurlarla müşerref oldum. Biz de kendimize göre çok sıkıntılar çektik. Üstadın isminden bahsetmek yasak, risaleleri serbestçe okumak, taşımak, bahsetmek yasak. Ama biz yine de Allah'a şükür, hizmetlerimizi bir şekilde yapabiliyoruz. Hele de gazetemiz Yeni Asya, bu hususta bizim örtülü hizmet elemanımız. Neyse işte, artık etrafımıza, eşimize, dostumuza, bu nurlu hakikatleri tanıtmak arzu ve iştiyakıyla insanlarla münasip şekilde muhatap oluyorduk. O senelerde Ankara'daki, Aşağı Eğlence mahallemizin camiine gitmeye başladım. İmam, müezzin işte bildiğimiz klasik hoca takımı. Bir gün baktım, camimize ikinci bir imam tayin edilmiş. Diğer hocalara benzemeyen, vakur ve nur yüzlü bu imamla kısa zamanda tanıştık. Evlerimiz de yakın olduğundan, camiden eve gelip giderken karşılaşıyor, sohbet ediyorduk. Ufaktan nurlardan bahsetmeye başladığım bu hocamız, bir gün baktım, böbrek rahatsızlığından dolayı ameliyat olmuş. Bunu duyunca hemen ziyaretine, elime hastalar risalesini de alıp, gittim. Artık devaları okudukça, hoca cuş-u huruşa gelip coşuyordu. Yattığı yerden bir doğruluyor, "Allah-u Ekber! Bu nasıl hakikatler böyle Ben hiç böyle şeyleri duymadım" diyordu. Sonra risaleyi ona verip, evinden ayrıldım. Ama ben ziyaret ve irtibatı kesmedim. Her gidişimde bir şey anlatıyordum. Soruyor, dilimin döndüğünce cevap veriyordum. Artık iyileştikten sonra, cemaatimize dâhil oldu. Ve ilk defa bizim mahalle sohbetlerine bizim evde başladı ve sonra halka devam ederek genişledi ve irtibat yapabildiğimiz ağabey ve kardeşlerimizle Etlik semtinin hizmet hareketi başladı ve devam etti. Çocuklarını da bizim birer kardeşimiz, yeğenimiz gibi gördüğümüzden ailece de münasebetimiz