Zübeyir, nurun kumandanıdır!

1970 senesinde 17'ye girmiş bir genç olarak Risale-i Nurlarla Ankara'da müşerref olmuştum.

O zaman abiler soruyordu "kardeş, nerelisin" diye. Cevab veriyordum: "Abi annem Ankaralı, ben de, doğma büyüme Ankaralıyım. Ama babam, aslen Ermenekli." Böyle der demez "Bu kardeş, Zübeyir ağabeyin hemşehrisiymiş" derlerdi. Tabii Zübeyir ağabey kimdir, bildiğim yoktu. (Hayâl - meyâl hatırladığım kadarıyla sanki bir defa Yeni Asya büromuzda bir defa görmüş gibiydim. Ama hiç muarefemiz olmamıştı.) Daha sonraları öğrendiğimde, meğer o üstadın ifadesiyle "Nurun kumandanı" imiş.

Evet, asıl ismi "Mehmed Zeyver (dedelerinin ünvânı olan Zeyvergiller'den dolayı o isim konulmuş) olan "Ziver" ismini, üstadın "Zübeyir" yaptığı bu kahraman ağabeyimiz, gerçekten de, nurun acâib bir kumandanı idi. Üstadın vefatından sonra, onun meşreb ve yolunu devam ettirmişti. Şu anda, mustakim birçok nur cemaat mensublarının şikâyetçi olduğu ve "siyaset şeytanının" araya girmesiyle meydana gelen iftiraklara o hiç müsaade etmezdi.

2 Nisan 1971 tarihi, bizim için; unutulmaz bir tarihtir. O gün rahmet-i Rahman'a uruc eden Zübeyir ağabeyi, her sene o gün hatırlarız. Allah, binlerce rahmet eylesin! Üstadın, şu şekilde: Ey beni görmek isteyen âhiret kardeşlerim ve hemşirelerim! Bazı esbaba binaen şimdilik zaruret olmadan görüşmemek lâzım gelmiş. Zübeyir'i tam bir Said olarak tevkil ettim. Onunla görüşen, benimle görüşmüş gibi kabul ederim.

Vahşi Şaban ağabeyden nakle göre: "Bir gün sadece Zübeyir Ağabey ve Üstad vardı. Üstad bana sordu: 'Kardeşim, sen Zübeyir'i iyi bilir misin' Ben de 'biliyorum Üstadım' dedim. Üstad değneği aldı, Zübeyir Ağabeye vuruyor: 'Bu taş. Bak, kaya. Hiç de konuşmaz. Câmid bu. Kardaşım Şaban! Bu öyle ahmak ki, 30 lirayı bıraktı, 30 kuruşa burada çalışıyor (PTT de memur olarak çalıştığını kastediyor).' Zübeyir Ağabey de hiç ciddiyetini bozmadan kuzu gibi öyle duruyor. O hâlden, hiçbir şey anlamadım. Neyse... Aradan epey bir zaman geçti. Yine bir gün gittim kapıyı açtım. Üstad yine sordu: 'Sen benim Zübeyir'imi tanır mısın' dedi. Tanırım Üstadım dedim. Üstad, bu defa 'Ben Zübeyir'imi kâinata değişmem!' dedi."