Dedemin kara saplanan treni

Batı bölgelerimizde, kar ve kış kendini gösterdi ya Millette bir panik, bir telâşe Sanki kıyamet kopuyor. Yahu; Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerimizin sahil kısımlarının haricindeki bölgeler, zaten aylarca bu manzaralarla, hadiselerle iç içe yaşıyorlar.Bundan kırk sene kadar evvel Erzurum'da çalıştığım zaman, neredeyse eksi 50 derecelere yakın soğukları gördük. Lojman ve işyeri arası mesafe beş yüz metre kadardı. Sabahleyin işe giderken bütün kışlıklarımızı güzelce giyinir, evden öyle çıkardık. Kaşkolümüzü de ağız ve burnumuzu kapatacak şekilde sarardık. Tam apartmanın dış kapısından çıkar çıkmaz dış havayla temas edince hemen kirpiklerimiz donardı. Kaşkolü biraz yukarı kaydırınca, bu sefer de bıyıklarımız donardı. İşte, bugünlerde Marmara bölgesinde yaşadığımız bu kar ve kış manzaraları, bizi eski hatıralara götürdü. Tabiî daha da eski seneleri hatırladım. Rahmetli dedemin (rahmetli annemin babası) yaşadığı bir hadiseyi sizlere nakledeyim. Hâni deriz ya, "Ecdadımız, dinini, vatanını, milletini sever" diye. İşte, dedemin o hadisesinde bu var. Gerçi bu kendi dedemiz, bizim bildiğimiz bir misâl. Kim bilir kaç kişinin de dedelerinde, ecdadında buna benzer hatıralar vardır. Dedem, "Saraçoğlu Kâmil Bey" 1900 doğumlu ve Ankara Beypazarı Tahir Köyü'ndendir. Osmanlı'nın "Karakeçili" aşiretinden oldukları söylenirdi. Cumhuriyetin ilânından hemen sonra Ankara'ya taşınırlar. Ankara Kalesi, Hisar içinde otururlar. Dedem de TCD Demir yollarında, "kondüktör" olarak işe girer. Artık, her tarafa trenle gidip- gelir. Tabiî, o zamanlar trenler kömürle çalışan, "kara tren" tabir edilen cinstendir. Bir kış mevsimi, (o zamanki kışlar da, çok çetin olurmuş) Ankara'dan Erzurum'a seferleri vardır. Tren dağı-taşı aşıp, Erzurum'a yaklaştığı zaman, bir dağın başında kara saplanır, kalır. Çok uğraşır, didinirler, ama nâfile. Bakarlar ki netice alamıyorlar hem akşam yaklaşmakta hem de eksi 50 derece soğukta donma ihtimâlleri vardır. Makinist de dâhil, bütün personel treni terk edip bir yere sığınma fikrinde