Türkiye'de seçimlerin eşit ve adil şartlarda yapılmadığına kimsenin kuşkusu yok. İktidar 20 yılı aşan kesintisiz süre içerisinde Cumhuriyet tarihinde hiçbir yönetimde olmadığı kadar devletin tüm unsurlarına hâkim haline geldi.Başta 15 Temmuz darbe girişimi olmak üzere e-muhtıra gibi sistem dışı müdahaleler Erdoğan'ın otoriter kimliği ile birleşince
Seçimler ahlaki anlamda iyi ile kötünün, estetik olarak güzel ile çirkinin ya da mutlak doğru ile yanlışın rekabeti değil.Hele de Erdoğan'ın özellikle kampanya döneminde kurguladığı gibi hak ile batılın mücadelesi hiç değil. Dolayısıyla kazanan iyi, doğru, istikamet üzere olanı kaybeden de kötü, çirkin ve yoldan çıkmışları temsil etmiyor.Fakat bu,
Yaşanan demokrasi açığına, hukuk devletinin artık ders kitaplarında kalmasına, ekonomik adaletsizliğin verili bir standart haline gelmesine ve derinleşmesine rağmen seçmenler iktidardan yana oy kullandı.'Rağmen'den önceki tespitlerden hareketle seçmeni suçlamanın bir anlamı yok. Seçmenin bu sorunları görmediğini, görmediği için de mevcut yönetimin
Son bir aydır sahada kampanya yapan siyasilerle konuştuğunuzda neredeyse hepsi destekçilerinin çok güçlü ve inanmış olduğundan bahsediyor. Üstelik iktidarda da böyle muhalefette de.Aslında siyasi partilerin doğrudan destekçisi haline gelmiş kamu yüzleri de öyle. Herkes seçimleri bir ölüm kalım mücadelesi olarak görüyor.Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hiçb
Araştırmalar ve siyasi öngörüler ne derse desin 14 Mayıs'ta kimin kazanacağı hala belli değil. Son dönemde belki de en çok sandık başında belli olacak seçimi yaşıyoruz. Seçim gecesi her kesimin elinin yüreğinde olacağı kesin sadece.Seçimlerin ve temelde demokrasinin en temel prensibi gücün, iktidarın barışçıl yollarla değişimi. Yani eski zamanlarda
Normalde birçok seçimi sandığa uzun süre kala genel eğilimi görecek kadar tahmin edebilirsiniz. Bunda sadece güvenilir araştırma şirketlerinin sonuçlarına bakmaktan bahsetmiyorum.Nihayetinde seçmen anketlere bakarak oy vermiyor. Öyle olsa yüzde 3'ün altındaki kimlik partileri erir giderdi.Partilerin seçime giderken söylemleri, oluşturdukları duygu
Siyasi dönüşümler; doğal afetler, savaş, darbe gibi dramatik toplumsal kırılmaların dışında zaman istiyor.Ne siyasal organizmalar kendiliğinden ve hızlı dönüşüyor ne de tabanlar o dönüşüme yüksek hızda uyum sağlıyor.CHP'nin neden geniş toplumsal kesimlere açılamadığı sorusu "Ne olacak bu Fener'in hali" gibi yerleşik kalıplardan biri haline gelmişti
Demokrasinin temel mantığı vatandaşların kendi yetkilerini belli bir süre ve yetki sınırları içerisinde başka birisine devretmesi üzerine kurulu. Bu irade devrinin en net kullanıldığı yer ise seçim sandığı.Dolayısıyla seçimlerde beş yıl daha bizi kimin yönetmesini istediğimizi oylayacağız. Böylece nasıl bir ülkede yaşamak istediğimizi, nasıl bir ge
Biraz da pandeminin etkisi ile seçimlerde alanların eskisi kadar önemli olmadığına dair bir kanaat gelişti. İki yıla yakın en temel ihtiyaçları için bile evden çıkamayan insanlar hayatın büyük topluluklar halinde etkileşime girmeden de pekala aktığına dair algıya sahip oldu.Bu kanaatin altı çok da boş değil aslında. İş dünyasında önce pandeminin zo
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tam da dini duyguların yoğun olduğu bir Ramazan akşamı "Alevi" başlığı ile çok iddialı bir çıkış yaptı. Bu yazıyı kaleme alırken 3 dakikalık videonun izlenmesi 100 milyona yaklaşmıştı.İçeriği ne olursa olsun bir mesajın bu kadar geniş kesime ulaşması tek başına çok şey anlatıyor. Kılıçdaroğlu'nun kimliğin seçilm
© 2016