Anketler ve seçim

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın parla mento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yenilenmesine karar vermesi ile seçimler için takvim işlemeye başladı. Nitekim YSK da uzatmadan seçim tarihi olarak 14 Mayıs'ı ilan etti.Muhalefetin adayını belirlemesi, ilk resmi seçim kararının alınması, HDP'nin Kılıçdaroğlu'nu destekleyeceğini ilan etmesi ile de iki gün öncesine kadar varsayımlar üzerine gerçekleştirilen tüm araştırmaların ve seçim öngörülerinin artık somut veriler üzerinde yapılmasının önü açıldı.Kamuoyu araştırmaları her seçim olduğu gibi bu sefer de çok gündemde. Ama anketler daha önce seçimlere dair partilerin tercih ettikleri adayların ve söylemlerin sahadaki karşılığını ölçerken belki ilk kez karar verme süreçlerinde bu kadar kritik rol oynadılar.Nihayetinde Millet İttifakı'nın adayı belirlenirken ve iki büyükşehir belediye başkanı Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş fotoğrafa dahil edilirken diğer etkenler kadar araştırmalara da bakıldı.Bu da sağlıklı verinin siyasilere sadece kampanya sürecinde değil öncesinde de katkı sağladığının işareti oldu.Anketlerle ilgili çok söz söylenebilir ama sözün kısası temel yaklaşım "ne anketle ne anketsiz" olarak özetlenebilir.Kamuoyu araştırmaları bir siyasi partinin ya da ittifakının vereceği kararların tek temel dayanağı olamaz. Nihayetinde adaylar belli değilken varsayımlar üzerinden belli bir anın fotoğrafı çekilir araştırmalarda.Muhalefetin kendi içindeki belirsizlik ise ister istemez tek faktör olarak anketlerin öne çıkmasına neden oldu.Özellikle muhalefetin muhtemel adayına ilişkin yapılan araştırmalar; siyasi aktörler kendi aralarında bir yol bulamadıkları, birbirleri ile basın üzerinden konuştukları ve karar süreci aylar aldığı için kamuoyunun tek tartışma odağı haline geldi.Halbuki nihai karar verilirken anketler bir zemin sağlar. Siyasi partilerin son sözü söylemelerindeki ilave faktör teşkilatlarından gelen ve parti üst yönetiminde toplanan izlenimlerdir.Son yaşadığımız süreçte aslında parti tabanlarından gelen izlenimler araştırma sonuçları ile büyük oranda örtüşüyordu.En son olarak da konumuz Millet İttifakı olduğu için, masadaki liderlerin araştırma sonuçlarını, tabanlarından gelen mesajları kendi siyasi birikimleri ile yoğurup bir karar vermesi gerekiyordu.Aslında yaşanan da günün sonunda bu oldu. Ama karar anının sona bırakılması süreçte yaşanan krizin şiddetini artırdı.Anketleri yok sayan, araştırmalardaki eğilimleri kişisel ve siyasal gerekçelerle farklı bir çerçeveye oturtmak isteyenlerin düştüğü temel hata ise hem seçmeni hem de adayları olması gerektiği kadar önemsememek.Ne kim aday olursa olsun seçmen oy vermeye hazır ne de hiç bilinmeyen bir adayın en zayıf aday kadar bile oy alma şansı var.14 Mayıs ya da 28 Mayıs akşamı toplumun en az yarısından onay alacak kişinin seçmene asgari bir güven vermesi gerekiyor ki kim aday olursa olsun kazanır demek, son üç beş ayda ismi geçen isimlerin siyasal kimliklerini ve geçmişleri küçümsemek anlamına geliyor.Aynı şekilde sadece Erdoğan gitsin diye muhalefet seçmeninin oyunu cepte görmek de seçmenin iradesine saygısızlık.Tüm bu faktörler dikkate alınarak hem anketlerde öne çıkan