Bir kindarın seviyesizliği nasıl belirlenir

Kin ile düşman kelimelerinden hangisi ilktir; kin mi düşmana, yoksa düşman mı kine sebeptir, bunu tayin etmek güçtür. Bu kelimeleri kindar ve düşman olarak ferdîleştirerek aldığımızda da aynı sonuç ortaya çıkar. Hınç fenomeni üzerine aynı adla müstakil bir kitap yazan Max Scheler, bu güçlükle uğraşmak yerine, aynı zamanda bir düşman olarak kindarın durumunu anlamaya çalışmayı tercih ederek, şunları söylemiştir: "Kindar kişi içgüdüsel olarak ya da bilinçli bir irade eylemi olmaksızın intikam duygusunu azdırabilecek olaylara sürüklenir ya da başkalarının son derece masum eylem ya da sözlerinde bile kötü niyet görme eğilimine girer. Aşırı alınganlık aslında genellikle intikam hırsıyla dolu bir karakter belirtisidir. Kindar kişi her zaman kendine nesneler arar ve sahiden de saldırıya geçer -sadece intikam aldığını düşünüyordur. Bu intikam yaralanan kişisel değer duygusunu, çiğnenen 'onurunu' tamir eder ya da uğradığı haksızlıklar için 'tatmin' sağlar. İntikam isteğinin bastırılması ressentimenta (hınça) yol açar; intikam hayalinin de -ve nihayet bizatihi intikam duygusunun da- bastırılmasıyla yoğunlaşan bir süreçtir bu. Ancak ondan sonra bu zihinsel durum öteki kişilerin değerini küçültme eğilimine girer ki, bu da gerilimin azaldığı yanılgısını getirir." (Hınç, Trc.: Abdullah Yılmaz, Alfa Yayınları, İstanbul 2015)Bu doyurucu yorumu, kapanan Taraf'ın boşluğunu(!) dolduran gazetenin köşe yazarlarından birinin, yakın zamanda yazdığı bir yazıyla daha da açık hale getirebilirim: O yazının özeti şudur: BAE, 15 Temmuz'a katkı veren, dış tehdit, beka sorunu oluşturan bir odak olarak ilan edildiği halde affedildi. Ama 15 Temmuz'un üzerinden 6 yıl geçmiş olmasına rağmen FETÖ elemanları affedilmiyor, bilakis tutuklanmaları sürüyor. 84 yaşındaki bir FETÖ elemanı Bankasya, yardım derneği ilişkisi gibi gerekçelerle cezaevinde hayatını kaybetti. Hastalığı, yaş durumu bile, affından geçelim, denetimli serbestlik uygulamasına tabi tutulmasına imkan vermedi. Bunların affı mümkün görülmediğine göre, "Peki nasıl affedildi BAE"Konunun böyle ele alınması, zihni normal işleyen, mantığı doğru çalışan birine ait olabilir mi Akıl sahiplerinin bildiği bir husustur: Dış politika dostluklar üzerinde değil menfaatler üzerinde yürür. Menfaatlerde çatışma olduğunda ayrılık, uyum olduğunda ortaklık doğar. BEA'nin, koruyucusu olan devlete ödediği haracın bir kısmını, FETÖ'nün 15 Temmuz darbesine çıkan günlerde Türkiye'deki huzuru, istikrarı bozmak üzere kullandığına dair oluşan kanaatleri de haklı çıkartacak tarzda, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın şahsında Türkiye'ye karşı olumsuz tavırlar sergilediği, hatta suçüstü yakalanma psikolojisiyle kimi çatışma noktalarını bizzat ürettiği malumdur. Sonrasında ise, BAE, Türkiye ile çatışmasının kendisine yarar sağlamadığını düşünerek geri adım atmış, Türkiye'nin de aynı yararı gözetmesiyle bozulan ilişkiler yeniden düzelme yoluna girmiştir. Bu, bugün için böyledir,