Yeni Asya zulme sessiz kalmadı, kalmaz

Bu asrın başlarında inkâr-ı uluhiyet ve din-i Muhammediye'yi (asm) tağyir açıktan yapıldığından tesirleri ve tamirleri de seneler aldı.Çok şükür ki, Risale-i Nur'un intişarı ve tesiriyle komünizmin yıkılması neticesinde 20. asrın sonuna doğru büyük bir nispette din ve iman galip geldi. Açıktan kimse inkâra kalkışmıyordu. Fakat, epey zamandan beri din, iman noktasında itiraz görülmediği halde tatbik noktasında ciddi erozyonlar yaşandı. Bediüzzaman Hazretleri, iman hakikatlerini aklen kabul edip kalben tasdik ettikten sonra tatbik etmek (vicdanen yaşamak) gerektiğini ifade eder. İşte tam bu noktada vicdanların dinle paralel yaşanmadığı bir süreçten geçiyoruz. Zahiri ibadete ittiba edildiği halde hakka taraf olmada problemler yaşandı. Müslümanların siyasallaşması neticesinde hem iktidar nimetleri hem de dünyevileşmede zirve yaşandı. AKP'nin dini siyasete alet etmede sınır tanımadığı bir vetirede haram lokma, hırsızlık, zulüm gibi başroldeki tahribatıyla "bizdendir" denilerek rıza gösterildi. Daha ötesi zulme taraf olundu. Bazı müskir ve etlere dinen haram olduğundan yaklaşılmadı ancak kul hakkı yenilebildi. Haram hassasiyeti ticarette gösterilmedi; sahte imalat, sahte damga, bilumum gıda ve tüketim maddeleri alenî bir şekilde paraya tahvil edildi. Camiler, ibadethaneler ve dini değerler siyasette tepe tepe kullanıldı, muhalifler din düşmanı gösterildi. Seccadeye yanlışlıkla ayak basılmadı ama caminin (cemaatin) halısı çalındı. Başörtü, sarık, cübbe sokakları renklendirdi fakat hal ve gidiş çirkinleşince bir kısım gençlerin dinden kaçışına deizm, ateizm ve agnostizm sapkınlığına sebep olundu. Şimdi, biz Yeni Asya olarak; kurulduğu günden beri hak ve hakikati dilimizin (kalemimizin) döndüğü nisbette haykıra geldik. Hakkın hatırı âlîdir düsturunu rehber edindik. Her her baskı ve zulüm dönemlerinde hakikatin gür sesini hiç kısmadık. Bize susun siz mi memleketi kurtaracaksınız, ikazlarına