Yaram sızlar...

Yaram sızlar, yaram sızlar, Ok değmiş yaram sızlar, Yaralının halından, Ne bilsin yarasızlar. Halk müziğinde kaynak kişi Urfa'lı Mukim Tahir'e ait olan bu beyit, toplumsal bir yarayı, çekilen acılara karşı gamsızlığı dile getiriyor. Yine bu minvalde başka bir veciz ifade de atalarımızdan; "Eldeki yara duvardaki delik." Halbuki "diğergamlık" hem büyük bir haslet hem de insanı insan yapar. Toplumu değerli kılan paylaşmak, hissetmek, başkalarının haliyle hemhal olmak. Bencilliğin, kendini düşünmenin, "Ben tok olayım başkası açlıktan ölse bana ne, sen çalış ben yiyeyim" ise ahlâk-ı seyyienin kaynağıdır. Özellikle insanlık İslâmla müşerref olduktan sonra "ve yü'sirune ala enfüsihim" başkalarını kendi nefislerine tercih eder (Haşir sûresi 9) hale geldi. İslâm'ın ilk senelerinde Mekkeli muhacirleri bağrına basan, evini eşyasını, malını mülkünü paylaşan Ensar'ın, kendileri açken yiyeceklerini daha muhtaç olanlara ikram etmeleri onları senay-ı Kur'an'iyeye mazhar etmiştir. Yine; bir harpte can çekişen bir sahabeye su götürülürken o, diğer yaralının su istemesi üzerine eliyle onu işaret etmesi, aynı hadisenin dört defa vukuu bulması ve suyun hiçbirine yetişemeyerek şehid olmaları gibi hâdiseler Asr-ı Saadet'e müsemma olmuşlardır. İslam tarihi şanlı misallerle doludur. Son misallerden; herkesin korkup kaçtığı bir devirde hapiste olan Nur Talebelerini yalnız bırakmamak için kendilerini ihbar etmeleri... Ancak, ne olduysa dindar diye bilinen ve hasretle seçilerek AKP'nin iktidara gelmesiyle Ergenekon ve 15 Temmuz süreciyle bütün bu değerler alt üst oldu. Kendine Müslümanım diyen herkes, bahusus cemaatler, siyasî tarafgirlikle yapılan katmerli zulümleri görmezden geldiler. İktidarın tek kanallı (yüzde 95 medyanın) esiri oldular. Ne Kur'an ne sünnet ne de Ehl-i Beyt'in başına gelen zulümlerden dersler