Mülteciler politikasında ifrattefrit

Türkiye seçime giderken mülteciler politikası siyaset malzemesi olmasın demiştik, ancak iktidar da muhalefet de ifrat tefrit uçlarında balans ayarı yapamadılar.İktidar her şeyi artı eksi kendi hanesine yazdırmak isterken, muhalefet de gelen baskılar üzerinden "go home" diyerek arkasını önünü hesaplamadan siyaset yaptı. Tabii bunda mülteciler konusunda radikal politikalarla meşhur Zafer Partisi'nin destek sözünün de rolü büyük. Neticede mülteciler vatandaş yapılarak İslâm âleminde dünya lideri diye lanse edilen iktidara seçmen oldular. Halbuki dengeli bir politika izlenseydi, devşirme olmayan mülteci seçmenler muhalefeti de tercih edebilirlerdi. Makyevelist ve opürtünist olan iktidar ise zaten bu işin baş mimarı olduğundan "gitsin" veya "kalsın" siyasetleri neye uygunsa ona göre siyaset yaptı. Zira onları buraya kabul ederken bir yandan "Ensar" propagandası yapmış, diğer yandan AB'den gelecek para miktarına göre tehdit unsuru olarak kullanmıştı. Yeri geldi mültecileri Yunanistan kapısına dayadı, yeri geldi AB'ye kafa tuttu, gâh seçmen olarak gördü ve bazı şehirlere seçmen transferi yaptı, gâh onlardan terörist devşirildi (iddiaları) v.s. Fakat muhalefetin, demokrasiyi ve parlamenter sistemi öncelerken konjonktüre ve gelen milliyetçi serzenişlere göre siyaset yaparak "mültecileri geri göndereceğiz" demesi doğru bir politika değil demiştik. Seçim süreci ve neticesi de aynen böyle oldu. Evet, aslolan herkesin yurdunda olması. Esad'la anlaşarak Suriye'yi imar edip, gitmek isteyenler selâmetle evlerine ulaştırmalı. Fakat 1015 senedir yerleşmiş ev, iş sahibi olmuş, burayı vatan etmiş ve geri dönmek istemeyenleri zorla ikinci defa yurtlarından etmek kâr-ı akıl değil. Evet, mülteci akımları her yerde var. Ancak dünya zaten bir köye döndü. İster mecburi ister keyfi bir şekilde insanlar mobilize olmuş vaziyette. Avrupa'da lokanta, pastane, kuaför salonları, inşaat sektörü her yere yayıldılar. Çeşme, Mevlânâ, Urfa, Konya restaurant tabelaları her köşe başında neredeyse. Tabii son zamanları gelen Arap kardeşlerimiz de epey mekân açtılar ki; Arapça, Kürtçe (Japonca, Hintçe) yazılarla dolu. Kimsenin dert ettiği de yok. Bir zaman Naziler yabancı düşmanlığı yaptılarsa da kendi halkının nefretini kazandılar.