Avrupa bir İslam devleti doğuruyor

Avrupa bir İslâm Devletine, Osmanlı Devleti de bir Avrupa Devletine hâmiledir." 1.

Bediüzzaman'ın bu ihbarından biri, aradan çok geçmeden hayata geçmiş, Osmanlı yıkılarak içinden bir Avrupa Devleti doğmuştu. Avrupa'da bir İslâm devletinin doğması ise, dinlerinde taasup gösteren Hıristiyanlar için çok kolay olmasa gerekti.

Yine Bediüzzaman; "Nasrâniyet intıfâ, ya ıstıfâ bulacak. İslâma karşı teslim olup terk-i silâh edecek. Mükerreren yırtıldı, Purutluğa tâ geldi, Purutlukta görmedi ona salâh verecek"2 diyerek sebepler tahtında da gerekçeleri ve süreci özetliyordu.

Bu yırtılmanın sosyolojik olarak hayata geçmesi fazla uzun sürmedi. Ortaçağ'dan kalma o taassup ve vahşetlerin bedelini iki dünya harbiyle çok ağır ödediler. Harplerinin ardından ağıt yakan Avrupa, önce insan haklarına, sonra demokrasiye sarılarak barbarlıktan, taasuptan çıktı. Tabii tek gözlü deccalistler dinsizlik yapmak isteseler de büyük çoğunluk dinlerle problemsiz hale geldi. İsevilik din-i hakikisinden aldığı feyz ile insanlığa faydalı sanatlara, adalet ve hakkaniyete hizmet eden başta Almanya olmak üzere Müslümanlarla dost oldukları, hatta onları muhafaza ettikleri gibi ilk işçi alımlarını da Türkiye'den yaptılar.

1960'ların başından beri Avrupa'ya göç eden vatandaşlarımız, beraberinde Kur'an ve kitaplar götürerek önce küçük mescidler, dershaneler, zikirhaneler açtılar. İlerleyen zaman içinde çifte minareli ve bazı yerlerde dışa ezan okuyan camiler inşa ettiler. Şimdi hemen her şehirde camiler, dershaneler gece dersleri, çocuklara Kur'an eğitimi, tatillerde genç, aile ve müdebbirler programı Türkiye'yi aratmıyor. Camilerde mukabeleler, teravihler, iftar programları, mevlidler, nikâh merasimleri derken, İslâm şeairleri bütün Avrupa'ya yayılmış oldu böylece.

Ancak, 15 Temmuz'dan sonra siyasetin tesiriyle bir durağanlık, bir çekince, cemaatlerde kısmen bir boşalma görüldü.

Fakat, "Hoşunuza gitmeyen şeylerde hayır vardır" (Bakara 216) düsturuna göre çok güzel gelişmeler olduoluyor.

Suriye kriziyle başlayan ve 15 Temmuz süreciyle devam eden Ortadoğu ve Türkiye'deki gelişmeler göçlere sebep oldu. Gelen baskılar ve savaşlardan; evini, yurdunu terk etmek mecburiyetinde kalan nice Müslüman iltica etti. Öncelerde de ekonomik sebeplerden dolayı daha çok vasıfsız olan düzensiz göç, bu defa kalifiye ve yetişmiş insanları taşıdı. Doktor, hâkim, savcı, öğretim görevlisi ilahiyatçı derken ciddi bir beyin göçü yaşandı. İşin bu tarafı gelinen yer açısından kayıp olsa da gidilen yer için kazanç oldu. Yaşlı nüfus olan Avrupa, istihdam için kalifiye personele ihtiyaç duyduğundan onlara hemen iş ve kalacak yer temin etti. Doktor, hemşire, akademisyen istihdam olurken vasıfsızları ise kamplara yerleştirdiler. Onlar da hemen iş aramaya koyuldu. Piyasaya yayılan mülteciler iş bakarken, manevî ihtiyaçlar için de dershane aradılar. Şimdi üçer beşer dershanelere gelmeye başlandı. Bir kısmı da uzak şehirlerden dershaneleri arayıp külliyat sordular.