Barışı kim istemez Kimin yüreği savaş savaş diye atar Hem nerede görülmüş herhangi bir savaşın insana rahat getirdiği Hangi savunma amacı dışındaki savaş haklı ve farklı olabilir
Varsa bir hüner bir toplumu savaştan beri tutmaktır. Hele çağımızda klasik karakteri hepten kaybolmuştur harp etmenin. Silahlar, cepheler değişmiş haklıyı haksızdan ayıracak çizgi silinmiştir. Ülke sınırları bile geçersizdir. Fakat kimin kime saldırdığı kimin kimden ne istediği sır değildir ayrıca şimdilerde. Rusya, Ukrayna'ya saldırmıştır mesela. Amerika, Kuveyt'i bahane ederek Irak'ı işgal etmiştir. 1979'un Aralık ayında Afganistan'ı işgal eden yine Ruslardır. Hitler, Polonya'ya dalıvermişti 1939'da. Eğer Çanakkale'yi geçebilseydi İngiliz liderliğindeki işgal güçleri dünyanın cephesi çok farklı olacaktı. Saldıranlara karşı on binlerce Osmanlı genci kendisini feda etti, şehit oldu. Bütün mesele şuydu; saldıranlar, savaş çıkarıp soykırım yapanlar barış dedikleri aldatmacayla kurtulacaklar mıydı Bosna'da olanlar unutuldu mu Sırp kasaplar ve onların saklı destekçileri barış masalarında ellerini yüzlerini yıkayıp çıktılar mı Adına 2. Dünya Savaşı denilen felaket yine bir barış anlaşmasından uç vermemiş miydi Barış neydi Barışmak nasıl olurdu
Kaç yıldır İsrail adında bir terörist devlet ve onun yüzü Netanyahu rakamlara göre 70.000, yazıyla yetmiş bin ama kalple daha ötesi masum insanın kanını döktü. ABD onları destekledi.
Avrupalılar, İspanya ve İrlanda hariç üç maymunu oynadı. Almanya ve Fransa'nın içine düştüğü utanç unutulur cinsten değildi. Devletler, küresel finans odaklarının mengenesinde sıkıştılar.
Belki de 21. yüzyıl bir devletler paradigmasının çöküşüyle tanımlanacak gelecekte. Halklar, devletlerin duvarını yıktı. Yüz binlerce, milyonlarca insan Meksika, İrlanda, Madrid, Paris, Roma demeden sokaklara döküldü. Daha İsrail soykırımının başında İstanbul'da yapılan bir ön alma organizasyonuyla halkın tepkisi törpülendi bizde. Aylarca Türkiye limanlarından mal akışı yaşandığı yazılıp çizildi. Temsili olarak benim de içinde bulunduğum bir grup yazarın soykırımı lanetleme metnine burun kıvırıldı. Görmezden gelindi. 'Ama Hamas, fakat Hamas lakin Yahudi düşmanlığı' homurtuları çıkarıldı. İki yılın sonunda onca masum insana kıyılıp Batı'da onca ses yükselince Türk aydınları da çarşaf listeyle lanetleme imzası yayınladılar. Hakikat olaylara değil olgulara bakar oysa. Sana bana göre değişen sadece olayların yorumudur. Kısacası adına İslam dünyası denilen alem saklanacak yer aradı çoklukla kendine. Bu yetmiş bin masumun canına kıyılmasında onların suskunluğunun da payı var.
İsrailin aylarca süren ve kan kusan saldırıları gösterdi ki sivil toplum denilen bir olgu vardır ve bu olgu doğru ve yerinde harekete geçirildiğinde insan ve insanlığın gücünü herkese gösterir.
Beğenelim beğenmeyelim demokratik toplumlar sivil kuruluşlarla dengelenirler. Hangi amaçla kurulduğu veya hangi fonla desteklendikleri şeffaflaştıkça sivil inisiyatiflerin manevra alanı daha da genişler. Vicdan din, dil, ırk ayırmadan hakikatin filosu olabilir. Nitekim Sumud bize bunu ilan etti. Yüzlerce insan onları destekleyen milyonların simgesi oldular. Eğer demokrasiler olmasaydı kapalı ve teokratik rejimler, demokrasi görünümlü baskıcı yönetimler bu harekete izin vermezlerdi. Beğenelim beğenmeyelim demokrasi hala berrak bir yönetim biçimidir çağımızda.