Hüseyin Kutlu'nun düşleri...

Hattat Hüseyin Kutlu'nun yazılarını her gördüğümde nefesimi tutardım. Bütün klasik sanatların yüz benzeşliği gibi bir sorunları vardır. Oradan çıkmak için hem yaratılıştan özgün özellikler taşımak hem de çok çalışmak gerekir. Ne var ki daha ilk dikkatte kendisini ayrıştırır Kutlu'nun kalemi. Daima ürküp kaçmaya hazır bir serçe sekişi karakteriyle kağıda yayılmış olduğunu zamanla çözdüm onda bana yakın duran şeyin. Her sanatta kendiliğindenlik nadir bulunur. Hele Hat Sanatı'nda neşve işin içine girdiğinde kendiliğindenliğin iklimi daha da değişir. Elden ele geçen bir hüner olsa bile meşk ancak aşkla yol alır. Hocası Hamit Aytaç'dan aldığı eli, şahsi eli kılmak uğruna hattatın salındığı düşler bizi nerelere götürür İşte şimdi böylesi bir düş kemerinin, bir düş gökkuşağının altında duruyoruz.

Biksad, Bilim Kültür ve Sanat Derneği, Hüseyin Kutlu'nun can verdiği açılımların merkezi. Kanlıca sırtlarında, Mihrabad Korusuna yakın düzlükte Hüseyin Kutlu bir yandan tabiatın bütün renklerini canlandırmaya çalışırken asıl içinde taşıdığı rüyayı gerçekleştirmenin haklı sevinci içinde. Yaklaşık sekiz yıldır 'İstanbul Mushafı' diye vasıflandırılan bir rüyadan tam uyanma eşiğinde. Dışarıdan bakıldığında göz korkutucu içine girildiğinde hayret ile hayranlığı kol kola geçirip yol açıcı bir eşik bu.

Hüseyin Kutlu 'kuratör'lüğünde bir tür kültür, sanat, inanç ve medeniyet iddiasıyla karşı karşıyayız. İslamiyetin doğuşundan ve Kur'an -ı Kerim'in yazıya aktarılmasından bu yana, tecrübe edilmiş, estetize edilmekle kalmayıp yan disiplinlerle bezenmiş hemen her klasik sanat dalı yeniden güncellenmiş durumda. İlk yazı örneklerinden başlayarak derecesi kabul görmüş hemen her üslup hat sanatının içinde cilt cilt sergileniyor. Bu on cildi gözden geçirdiğinizde yazı galaksisine dalıyor, 'yıldızlar' arasında geziniyorsunuz. İslam yazı sanatının asır asır, bölge bölge, neşve neşve nasıl köklenip genişlediğini, dala çiçeğe durduğuna şahit oluyorsunuz. Müze kitap diyeceğim ama daha ötesi demek daha doğrusu. Normal kitap formunda basıldığında bile insanı büyülemeyi sürdürecek bir uzaydan söz açıyoruz.

Ya kağıt Böyle bir iş kağıt olmadan nasıl can bulur 'Hamur' her şeyin esasıdır, iş kadar niyet, emek kadar yük de onunla yoğrulur. Dünyanın her yerinden kağıtlar getirtmiş Biksad. Onları testlere tabi tutturmuş. Bakmışlar olacak gibi değil, kendileri ömrü altı yüzyılı müjdeleyen özel kağıt üretmişler. Kağıdın hayatımızdan söküldüğü bir zamanda bu yoğuruş daha bir sembolik geldi bana. Mürekkep meselesi ise Semerkant'dan, Buhara'dan, Hoca Ahmet Yesevi'nin şehrinden, İstanbul ve Bosnadan madde ve ruh elementi devşirilerek harmanlanmış. . Mürekep bir iş olmuş bir bakıma geçmişin duraklarından toplanan malzemelerle parlatılmış. Her bir sayfanın yine tezhip sanatının tarzlarıyla süslendiğini düşünürseniz Hüseyin Kutlu'nun idealini anlayabilirsiniz. Asıl nüshanın 365mm 550mm olduğunu gözönüne getirdiğimizde ve 850 sayfalık bir çalışma olduğunu akılda tuttuğumuzda işin hacim tarafı da aydınlanmış olur.