Kâinattaki nizam ve kulluk görevimiz

Hz. Âdem'le (AS) başlayan insanlığın imtihan sırrı devam ediyor. Kâinat sahibi, fıtrata, yaratılışa, irade, hikmet ve nizamıyla bu imtihan sırrını vaz edip koymuş.Hayat veren ve her şeyin dizgini elinde olan Allah'ın (CC), irade ve ilminin ihata sırrı bu! Bütün bu sırları anlayıp çözmenin yegâne yolu imanla barışık bir hayatı kabullenmekten geçiyor. Allah'ın elçisi, insanlığın rehberi peygamberlerin rehberlik tebligatları bunun içindir. Bu inanışın dışındaki Kur'an'la barışık olmayan bütün dünyevî düşünce ve felsefik ideolojiler, soru ve sırlı konulara ancak geçici çözümler sunarlar. Bütün bunlar bir aldatmaca ve uyutmadan öteye geçemiyor! İnsanlık tarihi, Kur'an başta olmak üzere, bütün semavi kitapların hüküm ve hakikatleri bunun en büyük delili ve şahididir. Çünkü asıl olan geçici dünya hayatı değil, ebedi ahiret hayatıdır. Her bir insanı dehşete düşüren bu "helâket, felâket asrının" manevi yaralarına ışık tutacak hakikatler İlâhi ve vahyidir. Materyalist felsefenin aldatmacaları değildir. İlâhî hakikatlerden uzak, gerçek ilimi almada engeller konulmuş ama yanlışlara çare arayan bir toplum ve insanlık var! Ruh, akıl, kalp ve hisler yaratılış ve insan, kul olmanın gerekçelerine ve sırlara, ikna edici cevaplar arıyor! Bir yanda vahiy ve ilahilik, öbür tarafta materyalist felsefe belâsı kıyamete kadar devam edecek. Bütün bu açık-gizli manevi mücadelenin fikir bazında cevapları vardır. Yalan, hayal, kandırmacaları susturacak ikna edici hakikatlerin kaynağı: Bütün hükümlerini akla tespit ettiren Kur'an'dır. Kur'an'ın manevî tefsiri olan Risale-i Nur külliyatı da bu konuda şaşırmaz, şaşırtmaz bir güvenilir kaynaktır. Bu külliyatın müellifi Bediüzzaman Said Nursi başta kendi nefsini sorgulayarak "hak", namına dünyaya haykırarak Kur'an'dan tespit ettiği harika çözümler vardır. Kısaca bir değinelim. Sırlı soru şu: "Bahar mevsiminde: Zemin yüzünde haşir ve neşr-i âzamın (büyük kıyamet ve dirilmenin) yüz binler numunelerini gösteren bir seyeran ve seyelân (hareket ve akıcılık) içinde kafile kafile arkasında gelen geçen mevcudatın ve bilhassa zihayat (canlı) mahlûkatın, hususan küçücük zîhayatların kısa bir zamanda görünüp derakap (aniden) kaybolmaları. "Neden geliyorlar,