Beylerbeyi Süleyman Ağabeyden hatıralar -2

"Üstadı daha sonra Sıbyan, (çocuk) koğuşuna aldılar. Bu maksatlıydı. Çünkü orası ahşaptı. En ufak harekette büyük gürültü oluyordu. Bu da yetkililerin bir oyun ve tuzağıydı. Oradaki çocuklara para vererek bağırıp, çağırıp oynamaları ve Üstadı rahatsız etmeleri söylenmişti! Bunları hep savcı ve müdür tezgahlıyordu.""Üstad geldikten birkaç gün sonra 65-70 kişilik talebe grubu Kastamonu ve Isparta'dan getirildiler. Soru: "Onları nasıl karşıladınız" Cevap: "Biz bunları hep hoş karşıladık. İsimlerini hatırladıklarım: Seyit Şefik, Mehmet Feyzi Pamukçu, Gönenli Mehmet Efendi, Şemsettin Yeşil, Selahattin Çelebi. Gönenli Mehmet Efendi beni kastederek bu arkadaş neredeyse biz o koğuşa gidelim demiş. Ben koğuş arkadaşlarımı dışarı çıkardım. Yatakları temizlettirdim. Koğuşu badana ettirdim. Koğuşumuz yüz kişiden fazlaydı. 19-20 kişiyi başka koğuşa aldık. Ben arkadaşları hocalar dışarı çıkınca siz dışarı çıkıp onları rahatsız etmeyin" dedim. "Mehmet Feyzi abinin koğuşunda İstanbul'dan gelen âlimlerle ilmi bir konu tartışılıyor. Alimler Mehmet Feyzi abinin fikrine itiraz ediyorlar. Konu üstada yazılıyor. Üstad da Mehmet Feyzi'nin görüşü doğrudur deyince hocalar Mehmet Feyzi'yi çekemiyorlar. Ben de onu benim koğuşa aldım. Ondan Esma-i Hüsnâyı ezberledim. Bana üstadın son mektubunu yazdı. Üstadın dört-beş orijinal mektubunu muska gibi yanımda taşıyordum. Bu mektupları Ankara hapishanesinde benden aldılar. Daha sonra hocalar Mehmet Feyzi'den özür dilemeye geldiler. Gönenli Mehmet Efendi, Şefik bey de bizim koğuşa geldiler. Dokuz ay beraber kaldık." "Hapishanedeyken savcı beni sorgulamaya çağırınca, Üstad kapısının önünde beni bekler ben de elini öperdim. Üstad talebelerine, "bir derdiniz varsa Beylerbeyli Süleyman'a söyleyin!" demiş. Soru: "Üstat gelmeden önce namaz kılıyor muydunuz" Cevap: "Evvelce pek dikkatli değildim. Üstad geldikten sonra namazları geçirmedik. Hatta yatmadan önce abdest alarak yatmaya başladık. Mehmet Feyzi hiç yatmıyordu. Tahtakuruları onu rahatsız edip yatırmadığı için onlara, "Ssiz olmazsanız ben sabaha kadar sıpa gibi yatardım!" derdi. "Ben mahlukata bu kadar şefkatli olan bir insan görmedim. Ahir zamanda gelecek vazifeli şahsın yapacağı tahribatı önleyecek bu Üstad ve talebelerindeki bu sabır ve şefkat olsa gerek! Harika haller! "Risaleler kibrit kutularında geliyor ve koğuşlara dağılıyordu. Benden çekindikleri için fazla bir zorluk çıkarmıyorlardı." "Bir gün Hafız Ali elimi çok muhabbetle tuttu ve çok samimi bir şekilde bana: 'Siz beşyüz sene evvelki insanlardansınız!' diyerek gazete okur gibi benim içerimi okudu." "Üstad, bana, "Senin ruhunu ben Denizli'de bırakmadım. Kastamonu ve Isparta'ya attım" dedi. Üstaddan ben şunu anladım ki üstad, bana Denizli idaresinin düşman olacağını anlamış. Sana kimse bir şey yapamaz" dedi. "Üstad, hapishaneden çıktıktan sonra, Asay-ı Musa, İhtiyarlar, Hastalar Risalelerini Şehir Oteli'nden bana göndererek 'bunları çoğaltsın'