Dünyada hiçbir şey "Allah rızası"nı kaybetmeye değmez

Dünya ve içindeki her şeyi Allah'ın rızasını kazanmaya feda etmek, Allah'a imanın alâmetidir. Allah'ın dünyasında Allah'ın nizamı hükmü ferma değilse; kendine som altından saraylar kursan, tarihin tahtında heybetle dursan, çağa değil çağlara mührünü vursan bile sana hiçbir faydası olmayacak!

Allah'ın rızası yoksa her gün Karun kadar servete batsan, her gün milyonlara kazan kaynatsan, hatta şu dünyayı parmağında oynatsan bile sana hiçbir faydası olmayacak. Allah'ın her emrettiğini emrettiği şekilde yerine getirmiyorsan, Allah'ın rızasını kazanmayı en yüksek hedefe koymuyorsan, allame-i cihan olsan ve dünyanın bütün binaları senin medresen olsa bile sana hiçbir fayda sağlamayacak!

Dünyada sahip olduğun makamını, mevkiini, diplomanı, doktoranı, kasanı, keseni, vicdanını, cüzdanını Allah'ın rızasından üstün tutuyorsan, Allah'ın rızasını kazanmanın önüne ve yerine geçiriyorsan, hiç şüphen olmasın ki sen henüz iman etmemişsin. Bil ve inan ki İslâm toplumu; Allah'ın kendilerinden razı olduğu, kendilerinin de Allah'tan razı oldukları kimselerin toplumudur. Allah Teâla buyuruyor: ".Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır." (Mücadile Sûresi 22) "Allah rızası", mü'min insanlar için ulaşılması zorunlu bir hedeftir. Dünyadan vazgeçilir ama Allah'ın rızasından asla vazgeçilmez.

"Allah mümin erkeklere ve mümin kadınlara içinde ebedî olarak kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve adn cennetlerinde güzel meskenler vaad etmiştir. Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür, işte büyük bahtiyarlık da odur." (Tevbe Sûresi72)

Bil ki; bir amaca vasıta kılınan şey ondan daha önemli ve değerli olamaz. Allah'ın rızasını kazanmak, vaad edilen cennet nimetlerine erişebilmenin aracı olsaydı, o takdirde bu nimetlerin daha önemli olduğu sonucuna ulaşılabilirdi. Oysa âyette Allah'ın iradesine mutlak teslimiyet gösterenlerin bu davranışları karşılığında yine O'nun lütfuyla pek güzel mükâfatları hak edecekleri, fakat bütün bu nimetlerden daha önemli olarak O'nun rızasına nâil olacakları ve en büyük başarının Allah'ın rızasınaO'nun hoşnutluğuna erişmek olduğu bildirilmiştir.

Dünya ve içindekileri elde etmek için Allah'ın rızasından vazgeçmeyi tercih ediyorsan sakın kendini Müslümanlardan sayma. Sahâbe, Tabiîn, Tebe-i Tabiîn ve onların izinde giden müçtehid ve mücahidler dünyadan vazgeçtiler ama Allah'ın rızasından asla vazgeçmediler. Mervezî (rh.a.) der ki: "İmam Ahmed b. Hanbel'in yanına girdim. Onu kırbaçlamışlardı. Ben de; 'Ya Ahmed! Allahû Teâla 'Kendi nefislerinizi öldürmeyin' (Nisa Sûresi29)buyurmakta (takıyye yaparak istediklerini söylemezsen) bunlar seni öldürecekler' dedim. Bunun üzerine Ahmed b. Hanbel (rh.a.) bana : "Ya Mervezî! Zindanın dışına çık ve bak ne göreceksin Sonra yanıma gel" dedi. Ben de zindanın dışına çıktım. Yığınlarca insan birikmişti. Hepsinin elinde kağıt ve kalem vardı. Onlara; "niçin şu şekilde toplandınız" diye sorduğumda bana: "İmam Ahmed b. Hanbel (rh.a.)'in cevabını bekliyoruz" dediler. Daha sonra, zindana geri döndüm ve gördüklerimi Ahmed b. Hanbel'e anlattım. Bunun üzerine İmam Ahmed b. Hanbel (rh.a.) bana: