Tek kişilik hücre

Bediüzzaman ve Nur Talebelerini taşıyan tren 8 Mayıs 1935 tarihinde Eskişehir'e varır.

Risale-i Nur talebeleri elleri kelepçeli olarak toplu bir şekilde cezaevine götürülür. Tek kişilik hücrede bulunan Abdurrahman, Eskişehir'de uzun zamandır kumarhane işletiyordu. Kumar yüzünden her şeyini kaybeder. Hanımını da kaybedince dayanamaz ve elini kana bulayıp ve cezaevine düşer. Cezaevinde tek kişilik bir hücreye konulur.

Abdurrahman'ın hapishanedeki hücresinden çıkarılıp yerine Bediüzzaman konulacağı söylenir. Abdurrahman söylentiyi duyunca gardiyanlara sorar: "Benim yerime koyacağınız bu zat kimdir" Gardiyan, "Said Nursi" deyince Abdurrahman "O halde rica ediyorum, lütfen beni çıkarmayın, ben onun yerine hücrede kalmaya devam edeyim." der. Gardiyan, "Bu, hukuken mümkün değil, olmaz!" der ve Bediüzzaman tek kişilik hücreye konulur.

Bir müddet sonra Abdurrahman, Bediüzzaman'ın konulduğu hücrenin penceresinin önüne gelir. Bediüzzaman ile konuşmak ister. Pencereden içeri bakar bir insanın eğilip doğrulmasının imkânsız olduğu dar yerde Bediüzzaman'ın "Allahu Ekber!" diyerek secdeye vardığını görür. Bediüzzaman namazını kıldıktan sonra ona ismiyle hitap ederek "Abdurrahman, seni kırk metrelik derinlikteki pis bir kuyunun içinde görüyorum. Neden oradan çıkmak istemiyorsun" der. Bu görüşmeden sonra Abdurrahman'ın içi ısınır ve namaz kılmaya başlar. Bir müddet sonra yine eski günlerine dönerek namazı bırakır.

Aradan bir zaman geçtikten sonra Abdurrahman yine hücrenin penceresine gelir ve Bediüzzaman ile görüşür. Bediüzzaman, "Abdurrahman kırk metrelik pis kuyudan seni kürekle çıkarmaya çalışıyorum. Sen kurtulmak istemiyorsun. Namazını muntazam kıl!" der. Abdurrahman, cinayetten idamlıktır ve idam kararı mecliste onay beklemektedir. Abdurrahman, namaza başlar ama hiçbir şekilde kurtulma ümidi yoktur. İdam onayından ötürü yüreği karanlık bir tünelde beklerken gözü Meclis'tedir. Bediüzzaman Abdurrahman'a, "Sen buradan çıkacak ve hacca gideceksin" dediğinde yüreği binlerce metre yerin dibine boğuluyor gibi bir durumdayken aniden yeryüzüne çıkmış ve derin bir nefes almış gibi rahatlar. Gözü ve kulağı Bediüzzaman'ın "Sen buradan çıkacak ve hacca gideceksin." sözünün tadı ve ümidiyle hayata yeniden döner. Bu defa namaza, ibadete daha sıkı sarılır ve müjdeli haberi beklemeye başlar.