Şam'da görev yapan ünlü bir generalden Bediüzzaman'a: "Efendim Sizleri Şam âlimleri adına dâvet ediyorum. Yüksek fikirlerinizden biz de istifade etmek istiyoruz" diye bir davet gelir. Bediüzzaman bu davet üzerine 1911 yılı içerisinde Şam'a doğru yola çıkar.
Bediüzzaman Şam'a giderken aynı zamanda hem Arap âlimlerini, hem de Arap dünyasını yakından tanıma fırsatı bulacaktı.
Bediüzzaman'ın Şam'a geldiği duyulunca, kendisine ayrılan ikametgâh dolup taşmaya başladı. İstanbul âlimlerinin baş edemediği Bediüzzaman'ı, Arap âlimleri çok merak ediyordu. Şam'daki âlimler ve halk, Bediüzzaman'a öylesine ilgi gösterdi ki, ziyaretçilerinden dolayı çalışma programı altüst oldu. Herkesin tek tek merakını gidermek mümkün olmayınca Şam âlimleri çözüm için, Emeviye Camii'nde Bediüzzaman'ın bir konuşma yapmasını istediler. Bu fikri, Bediüzzaman da kabul etti. Emeviye Camii'nde konuşma yapacağını duyan halk, erkenden yollara düştü. Kalabalık öylesine yoğunlaşmıştı ki, on binden fazla insan Bediüzzaman'ı tanımak ve fikirlerini dinlemek için camiye geldi. Camiin tarihinde böyle bir insan seli görülmemişti. Ayrıca camide, çevrenin en tanınmış âlimlerinden onlarca kişi de yerini almıştı.
Bediüzzaman, Emevî Camiinin içini ve dışını dolduran coşkulu kalabalığın merak dolu bakışları arasında kürsüye çıktı. Bu psikolojik hava içinde tarihî konuşmasına başladı. Cami'deki binlerce kalabalık, İslâm dünyasının ümidi hâline gelen Bediüzzaman'a kilitlendi; "Ey bu Cami-i Emevî'de bu dersi dinleyen Arap kardeşlerim!" diye konuşmasına başladı.
Bediüzzaman'ın bu konuşması daha sonra Hutbe-i Şamiye (Şam Konuşması) olarak kitaplaştırıldı. Birçok kez basıldı. Bu kitap hâlâ ilgiyle okunan eserleri arasındadır. Kitapta sunulan tavsiyeler, hâlâ hayret uyandıracak kadar tazedir.
Bediüzzaman Emeviye Camiinde Hutbesini verdiğinde, on bin kişilik dinleyici topluluğu içinde biri de Suriye'nin Meşhur Muhaddisi Şeyh Bedreddin El Hasanî Efendi de vardı. Aslında Şeyh Bedreddin münzevî bir insandı. O sadece kendi hücresinde ikamet eden, misafir kabul etmeyen biridir. Sadece hizmetinde olanların muavenetiyle, inziva yerine en yakın olan camiye Cuma namazlarını kılmak için gidip ve gelirdi. Bunun haricinde dışarı çıkmadığı gibi insanları da kabul etmezdi.

138