Şimdi, hemen konuşmak zamanı...

Demokrasimizin sürekli tehdit altında olması herkesi rahatsız ediyor. Yıllardır "Bu seçimde kurtuluyoruz" söylemi can sıkıcı bir hale geldi. İktidarlar geç de olsa değişiyor; yolsuzluk, arsızlık, kötü yönetim değişmiyor. Sorumluluğu kimseye fatura edemediğimiz gibi, bir ömür boyu siyaset yapan aktörlerden de kurtulamıyoruz. "Şimdi konuşmanın zamanı değil, hele bu AKP'den kurtulalım, sonra bakarız" dersek, geçmişte yaşadıklarımıza benzer şeyler yaşamaya devam ederiz. Ülkelerin tarihlerinde suskunluklar; ne büyük savaşları engelleyebilmiş ne sorunları çözebilmiştir. Zor durumlarda eleştiri ve özeleştiriden korkmamalı, sorunların üzerine gitmeliyiz.Bunu başarmanın yolu, eleştirdiğimiz yöntemlerden kaçınarak topluma bir alternatifin var olabileceğini göstermekten geçiyor. VAR İLE YOK ARASINDA, SOSYAL DEMOKRASİ HAYALİDemokratik olmayan bir parti nasıl getirebilir ki demokrasiyi Değişim için göreve talip olanlar, değişimi kendi üzerlerinde topluma göstermek zorundadır. Kendini değiştiremeyen, yenileyemeyen bir parti; toplumu, devleti, düzeni nasıl değiştirebilir, yenileyebilir kiDemokratik mekanizmalar kurmadan, karar mekanizmalarını en küçük yerel düzeyden başlayarak yurttaşlara açmadan, her düzeyde denge ve denetim mekanizmaları oluşturmadan hiç kimseye güvenilemez. Sorunlarımızdan kurtulmak için her düzeyde tek adam yönetimlerinden ve yönelimlerinden kurtulmamız gerekiyor.Bu kitapta, sosyal demokrat partiler içinde edindiğim deneyimlerden, gözlemlerden çıkardığım dersleri paylaşmak istiyorum. Bu deneyimleri paylaşmayı neden önemsediğimi, mesleğimi yaparken yaşadığım bir anıyla aktarmak istiyorum:SORUN NASIL YARATILIR, NASIL ÇÖZÜLÜRDüzce Üniversitesi'nin inşaatını bitirmiş, kabul aşamasındaydık. Binanın bodrumunda sıva çatlağı görülmüş ve tutanağa yazılmıştı. Çatlak tamir ediliyor ama tekrar çatlıyor, insanlar geriliyordu. Üç ay geçmiş, sorun çözülmüyor, Düzce gazeteleri yeni binada çatlak olmasını haberleştiriyorlardı. Süre uzayınca benim de dahil olduğum geniş katılımlı bir heyetle, yaklaşık yirmi kişi çatlağın başında buluştuk. Herkes gergindi. Çatlağa bakıyorduk, kimse yorum dahi yapmıyordu. "Çatlağı açalım" dedim. Zaten gergin olan ortam iyice buz kesti. Aletler geldi, çatlak açılmaya başlandı. Çatlağın arkasında ne olduğuna bakacaktık. Betonarme imalatını da takip ettiğim için çatlak açılırken bulunduğu yerin iki binanın birleşimi bir dilatasyon (genleşme) noktası olduğunu anladım. Herkes rahatladı, sıva çatlağı açıldıkça betonarme kirişler ortaya çıkıyor, derz görünüyordu. Üç aylık bir gecikmeyle gerçeği ortaya çıkarıp sorunu çözmüştük.YÜZLEŞMEKTEN KORKMAYALIMSonrasında neden çalışanlar ve kontrol edenler bu çatlağı baştan açıp bunun bir sorun olarak büyümesini engellemedi diye sorguladığımda vardığım sonuç; insanların çatlağın arkasından çıkabilecek sorunla yüzleşmek istememeleri oldu. Çatlağı kapatmaya çalıştılarsa da başaramadılar çünkü iki bina, ağırlıklarının farklılığından dolayı farklı oturma yapmaya devam ediyordu.Gerçekle yüzleşmek, insanoğlu için her zaman zor olmuştur. Karşılarına neyin çıkacağını bilememek, gelecekle bağlantı kuramamak, mevcut durumun değişimini zorlaştırmıştır.Kendisini topluma karşı sorumlu hissedenlere düşen görev, çatlağı açıp içindekileri görmek ve toplumla paylaşmaktır. O zaman toplumda güven ortamı yeniden kurulur ve gelecek yönlendirilir. Çatlağı açma iradesi ortaya konulduğunda görülecektir ki çözüm