Ol gazabı, cehennem azabı

Mikronezya'da işler karışmıştı. Beton siğiller kaplı adada, ihale bedeli üstünden yüzde otuz pay alacağı inşaat alanı bulmakta zorlanan Ulu Çoban, Şeş Taahhüt Kumpanyası yozdaşlarını besleyebilmek için hiç kullanılmamış yolları, köprüleri vb. yıktırıp yeniden yaptırmaya karar vermişti. Ancak Şeş Taahhüt Kumpanyası'nın yozdaş yoldaşları önce yıkımı paylaşma aşamasında birbirlerine girmiş; ardından şahsına ödenecek sakal payını pazarlık etmeye kalkmış; Muktedir Makropiç, sonuçta Şeş Taahhüt Kumpanyası'nın iki müteahhidini boğdurmak zorunda kalmıştı.Eks müteahhitler Moloz Severovski ve Parya Enkazov, imanı bütün Yolculardı. Kefenlerine sarınıp, güle oynaya Tanrı Ol'un karşısına dikildiler. Yaşça büyük Moloz ikisi adına konuştu:"Ulu Tanrım! Ol dedin olduk, yol dedin yaptık, idam edilene kadar çoban oğlun, yeryüzündeki gözcün ve sözcün Muktedir Makropiç'in komisyonunu sektirmeden ödedik. Vicdanımız bakir, elimiz pak, cennetine girmek isteriz."Tanrı Ol, rahim ve pratik bir Tanrı'ydı. Dudak büküp işaret ve baş parmağını birbirine sürttü: "Elleriniz temiz, ama boş!... Cehenneme gidecek-siniz. Korkmayın, öyle ateşti, işkenceydi falan yok, cezanız zaten çok hafif ve seçmeli. Geri kalan zamanda alkol, tütün, uyuşturucu, seks serbest, eğlenirsiniz."Moloz Severovski ve Parya Enkazov, biraz bozulmuştu. Ama Tanrı Ol'un çizdiği kadere razı olmaktan başka çareleri yoktu. Celepten bozma eks müteahhit Moloz, keyifsiz bir sesle sordu: "Peki cezamız ne Tanrım"Tanrı Ol, muzip bir gülümsemeyle açıkladı: