Araftakiler

Türkiye, bir güzel ülkeydi, sevgili okurlarım. Şimdiki zaman değil, di'li geçmişte. Sanki kutsal bir "maestro"nun elinden çıkmış; görkemli, göz kamaştırıcı, dev bir sanat eseri gibiydi. Havası güzeldi, suyu güzeldi, dağı, taşı, nehirleri, gölleri, denizleri, boğazlarıyla özene bezene yaratılmış bir cennet tablosuydu. Yaratanın imzası yoktu, ama olağanüstü güzellikteki bir resim gibi, tarih boyunca elden ele gezdi, son kiracılarına gelinceye kadar onunla, onun sayesinde, onun içinde, onun için yaşayanlar; doğal dengelerini ve güzelliğini bozmaya kıyamadılar. Derken bu cennet tabloyu en çok kendilerinin sevdiğini, uğrunda öldüğünü ve öleceğini ileri süren son kiracılar çıktı sahneye.MÜLKÜ MAL DİYE SATAN KİRACILARGüzellik peşinde değildiler; tablonun daha çok para etmesi için imzalanması gerektiğini düşünüyorlardı. Zaten mülke çöker çökmez, sahibi gibi davranmaya başlamışlardı. Fırçayı her eline geçiren, bir yerini imzaladı Türkiye tablosunun. Denizleri imzaladı, ormanları imzaladı, dağları, nehirleri, boğazları imzaladı. Tüm imzalar birleşti, bitişti, tablo artık yalnızca kapkara imzaların koskoca lekesinden ibaret...Üstelik imzacılar, "yaratıcı" bile değildiler. Her şey para içindi, soygun, talan ve yağma içindi; "ekonomi için" dediler. Ama tablo kapkara bir lekeye dönüşünce, ekonomi de battı, beş para etmiyor artık eser...ARAFTA BİTMEYEN BEKLEYİŞYolsuzlara ve uğursuzlara hâlâ cennet, diğerlerine cehennem ülkemiz Türkiye; aslında bir "araf". Ne yana savrulacağını bilemeyenlerin durağında, tıkış tıkış olgunluk trendini bekliyoruz milletçe. Ama bekleyiş uzadıkça uzuyor, kimin yüzü ak, kimin yüzü kara bir türlü netleşmiyor ve geçici konum araf, kalıcı konuta dönüştü epeydir. Çünkü eskilerin "kemale ermek" dedikleri olgunluk trendine bir türlü girilemiyor. Ya da binilemiyor. Oysa her gün geçiyor söz konusu trend, ama dolu geliyor, dar geliyor, birkaç kişi ite kaka binebiliyor içine, eriyor kemale. Zaten her gün artan toplumsal çoğunluk ise hep açıkta kalıyor. O çoğunluk demek olan Türkiye de sürekli cennet ile cehennem olmak arasında kararsız. Araf mı Türkiye, Türkiye mi araf, ayırt edilemiyor artık. Niçin büyükçe bir olgunluk seferi konulmuyor bu arafa Niçin toplumsal çoğunluğu içine alacak bir olgunluk trendi uğramıyor bizim tarafaAnlamaya çalışıyorum.KENDİNDEN MENKUL DÜNYALARŞaka bir yana: Niçin olgunlaşamıyor Türk toplumu Anlamak için kuşkusuz soruna dönmek ve olgunluğun tanımını yapmak gerek. Zihinsel ve duygusal yetkinlik kazanımına, bilgi ve görgü gelişmişliğine, deneyim zenginliğine, olgunluk deniliyor. Zaten burada durmak gerekiyor, çünkü yalnızca tanımı bile, en azından benim gözlediğim kadarıyla, Türk toplumunun niçin olgunlaşamadığını gösteriyor.Araf ülkemizde dünyaya gelen insanların çoğu, toplumsal tarihin kendileriyle başladığını düşünüyorlar. Sade vatandaştan politikacısına, en fazla, kendi bildiği geçmişi yaşanmış sayıyor ve deneyim olarak ancak kendi bildiğini ölçü alıyor. Her kuşak, bilineni