Kameradan görürse

İkindi yürüyüşüne devam eden komşum, arabayla geldiğimi görünce garajın kapısını açıp gülerek yanıma gelip;

-Biliyor musun Mehmet Bey, geçen sabah yürüyüşünde ne oldu

-Hayırdır kıymetli komşum

-Senin şu domates fidesinin dışarı sarkan dalındaki çerileri canım çekmişti, alayım da kahvaltıda yiyeyim dedim ve tam elimi uzatacaktım ki kameran aklıma geldi ve "Ya Mehmet Bey kameradan görürse ayıp olur.", dedim ve alamadım, deyince evvela kahkahayı bastık ve ardından da

-Ağabey, ya bir de Allah'ın kameralarını hatırlayabilsek, inanın hataya uzanan eller yolda kalır, dedim.

Komşuma çeri domateslerimiz helâl olsun ama onun bu tespiti, her insanın hassas olması gereken çok ehemmiyetli bir hakikati hatırlattı. O da şudur: Utandıracak bir hata ve günahı işleyen bir adam, başkasının bilmesinden çok utanır, rahatsız olur.

Bu vaziyet, insanın tabiatına uygun düşen bir gerçekliktir.

Bir şeyin gerçek olma durumu zihinlere bağlı olmaksızın onun gerçekliğini gösterir. Bu da hakikatin görünen yüzünü ve insan zihnini aşan daha kapsamlı, daha başka ama daha engin bir manaya ulaştırır ki ona mahiyet de diyebiliriz. O hâlde "Hak" İlâhi ismin mahiyeti eşya ve hâdisede özellikle insanın tabiatında hakikati tecelli ederken, alâkalı diğer isimlerin hakikati de vuku bularak tezahür eder.

Bunlarla şunu deriz ki "Ya Mehmet Bey, kameradan görürse" hatırlaması, yapılan fiilin muhasebesine yönelik İlâhi isim ve sıfatların tecellisinin komşumdaki anlık izdüşümüdür.

"Görürse" ifadesi, arkasındaki kaygıyı da ele verir. Böyle bir insan, ahirete inanıyor ama inandığını yaşamada başarısız. İşte bu ahvalde yapacağı kaçamakları tedirgin eden imanı, biraz gevşek ve zayıf olursa nefsin arzusu doğrultusunda bir davranışa yöneltir. Yok, eğer iman sağlam ve kuvvetli ise hasbelbeşer yapacağı kaçamaklarda kişiye müessir bir uyarıcı olur.

İnsan bir fiili ya sevdiği ya da korktuğu için yapar. Sorumluluk icabı yapılanları da bu ikinin birine yerleştirmek mümkün.