Altıncı Söz'de kader izleri

Sağlam bir dayanak olan On Sekizinci Söz'deki şu ifade ışığında Altıncı Söz'de kaderin izlerini arayacağız.

"Hayrı kabul etmek, şerre merci olmak için yaratılmışsınız. Yani, fâil ve masdar değilsiniz; belki münfail ve mahalsiniz. Yalnız bir tesiriniz var. O da hayr-ı mutlaktan gelen hayrı güzel bir surette kabul etmemenizden, şerre sebep olmanızdır."1

Nefis ve malın, "hayr-ı mutlak" sahibi Allah'ın emri istikametinde kullanılması hasenatın asıl kaynağı olurken, cüz-i ihtiyârî de o "hayr-ı mutlaktan gelen hayrı güzel bir surette kabul" etmemesiyle şerre sebep olunur. Bu bakış açısından hareketle "Allah, mü'minlerden canlarını ve mallarını, karşılığında onlara Cennet vermek suretiyle satın almıştır."2, ayetinin projektöründe bakıldığında kulların fiilleriyle alâkalı istikametin işaret taşları görülür.

Ayet, hükmî bir vaadi ihtiva eder.

Kul, kendisine verilenleri, istikamet dairesinde kullanırsa mükâfatı Cennet olur. Getirilen misal ile denilir ki: Allah, doğru yolun özelliklerini anlatır ve kuluna verdiği istidat ve kabiliyetlerini bu istikamette kullanmasını ister. Verilen kabiliyeti kul, emredilen şekilde güzel bir surette kullanırsa, hasenatın yaratılmasına kesbiyle vesile olur. Hayırlı işleri, irade ve tercihiyle yapmamasıyla da şerre sebep olur. İşte genel anlamıyla bu iki muamelenin Allah tarafından takdiri ve bilinmesi kaderdir.

Hasenat ve seyyiatın yahut hayır ve şerrin yaratılmasında kulun iradesiyle gerçekleşen vakıalarda kaderin izleri şöyle anlaşılabilir:

Akıl, Allah tarafından verilen bir alettir. Bu aletin, Allah'ın emrettiği istikamette kulun kesbiyle kullanması, hasenatın vücuduna vesile olur. Zuhur eden hasenat ise akıl anahtarının keşfiyle kâinat definesindeki hikmet ve rahmet hazinelerdir. Böylece kul, kendisine emanet edilen akıl ile ebedi saadete kavuşurken akıl, kendini doğruya ulaştıran bir yol gösterici olur. Aklın, bu şekilde kullanımı Allah'ın emridir. Allah'ın dediği şekilde iradenin kullanımıyla o hasenatın yaratılması vuku bulur.

Akıl, Allah'ın dediği istikamette kullanılmazsa, nefsin arzusu dairesinde sarf edilse o vakit akıl, doğrudan (yap denileni yapmayarak) ya da dolaylı olarak (pasif ve eylemsiz kalarak) o hasenatın yaratılmasını âdeta reddederek şerrin yaratılmasına sebep olunur.