Azrail'i sevmek!

Bahsedeceğimiz konu, bazılarının celladına âşık olma meselesinden daha öte, yüksek ve ulvî bir haslete işarettir."İnsanın en kıymetli ve üstünde titrediği malı, onun ruhudur. Onu zayi olmaktan ve fenâdan ve başıboşluktan muhafaza etmek için kuvvetli ve emin bir ele teslimin derin bir sevinç verdiğini kat'î hissettim."1, ifade ve kanaatini, kıymetli komşum Mehmet Akgün'ün vefatıyla yeniden kalben hissetmemize vesile oldu. Ne zaman dört büyük melek hatıra gelip, Azrail'in ismi anıldığında insana bir ürperme gelir. Fakat bu konuya ciddiyetle eğilip ve samimiyetle yaklaşılsa insanın kanaatinin değişeceği kuvvetle muhtemeldir. Bunun ilk basamaklarından birisi de Allah'a imanla beraber Onun meleklerine de imandır. Bu hayatı onlarla paylaştığımız gibi ahirette de onlarlayız, dolayısıyla komşularla iyi münasebet kurulmalı ki huzura vesile olsun. Bir yolculuğa çıkıldığında taşıyamayacağımız kıymetli şeylerimizi, en güvendik birisine teslim etmemiz, malımıza olan sahiplenmekten geldiği gibi onları sevmemizi de gösterir, insanı mutlu kılar. Aynen öyle de insanın amelini yazan meleklerin, en küçük hatıramıza gösterdikleri azamî dikkat, hakikaten onları sevmeyi şart kılar. Her insan sözünü, eserini bakileştirmek ister. En veciz ifadelerini kaleme alır, satırlara döker, kayda alır. İleriki hayatında onları gördüğünde mutlu olur, dostlarıyla paylaşmak ister. İşte bu hizmeti yapan Kiramen Kâtibin diye yâd edilen yazıcı melekler, bu manada en sadık dostlarımızdandır. İnsan, hayatının en sıkıntılı ve yalnız zamanında bilir ve bilmeli ki hemen yakınında melekler var, ruhanî dostlar var. Onlarla bu kimsesizliğini giderir, beraberce bu âlemi keşfeder, okur. İşte bu ve benzerî mütalâalarla dolu hayatın içinde ömrümüzde bir defa görebileceğimiz ya da hissedebileceğimiz Azrail'e, bahsedilen bütün kıymetlerimizi teslim etme gerçekliği, ondan korkmayı ve ürkmeyi değil dost olmayı şart kılmaz mı Akıllı insan, düşmanını iyi münasebetlerle dost yaparken Azrail'le niye düşman kalsın ki Bu ve benzeri sırlara vakıf olan Mehmet Akgün (1934-2023) ağabey, daha birkaç ay öncesi ahirete yolcu ettiği hanımı Ganime Akgün'ün (1944-2022) hasretiyle yanarken, ona kavuşmanın yolunun onun gittiği âlemden geçtiğini çok iyi biliyordu. Bu sebeple o yolculuğun başındaki vazifeli melek olan Azrail'le dost olmalıydı. Son kahvaltıyı yapacaktı.