Rûhun tefekkürle teneffüsü

Ruha teneffüs ettirmenin, kendini vasat ve itidal çizgisine çekmenin türlü-çeşitli yolları, metotları var. O yöntemlerden biri de, bilhassa tenhalara çıkmak sûretiyle tefekküre dalmaktır.Evet, mizaç olarak sinirli ve asabi durumda olanlar bile, arada bir yaptıkları tefekkür seanslarından sonra, nisbeten daha halim-selim bir hale geliyor. Tecrübe ile sabit olan bu terapi seanslarını herkes bir şekilde tecrübe edebilir. Evet, bilhassa tenhalara çıkıp tefekküre dalmak, harikulâde bir terapi hükmüne geçiyor. Tefekkürün, aynı zamanda makbul ve yüksek bir ibadet olduğunu bilmekte de fayda var. Zira, bir saat tefekkürün, bir sene nafile ibadet hükmüne geçtiğine dair sahih rivâyetler var. Canlı şahitlerden mükerrer defa dinlediğimiz şöyle bir hatıra var: Bediüzzaman Hazretlerinin (1876-1960) hemen her fırsatta kırlara çıktığı, bazen de yalnız başına tenhalara çekilerek huzura ve tefekküre dalmaya çalıştığı hususu, pekçok kimse tarafından naklediyor. İlâhî inayet, şüphesiz ki daima o zatın üzerindeydi. Fakat, kendisi de şu sebepler dünyasında zahirî şartlara riayet etmeye ve her şeyin iyisini, güzelini tercih etmeye çalıştı, durdu. Dolayısıyla, tefekküre dalması da, hem ibadet olması, hem de mânen ve ruhen rahatlatıcı olması hasebiyle, hayatı boyunca terk etmediği makbul bir âdeti olmuştur. Bu makbul tefekkürleri sayesinde, onu hiddete getirmek ve bir hâdise vukua getirmek isteyen düşmanlarının bütün planları bozulmuş, kurmuş oldukları tuzaklar boşa çıkmıştır. Kendi ifadesiyle, Cenâb-ı Hak, ona emsâlsiz bir sabır ve tahammül hissi vermiş. O da, bu hisleri besleyip kuvvetlendirecek çarelere başvurmuş ve örnek davranışlarıyla da bunu talebelerine yansıtmaya, onlara ders vermeye çalışmıştır. İşte, bizlerin de bu zamanda Bediüzzaman Hazretleri gibi tefekkür etmeye ihtiyacımız var. Binler günahın ve münkerâtın hücumuyla, kalben, ruhen ve mânen yara-bere içinde kalıyoruz. Bizi sinirlendiren, asabımızı bozan nice menfi sebeplerle karşılaşıyoruz. Tefekkürü terk ettiğimiz takdirde, o hastalıklar bünyemizde tesir icra ediyor ve zamanla bizi takattan düşürecek kadar gelişip kuvvetlenebiliyor. İşte, bazı ebeveynler var ki, maalesef bu hastalığın pençesine düştükleri için, çocuklarına çok sert davranıyor. Onları ikna etmek, yanlışı-doğruyu muhakemeli tarzda onlara izah etmek yerine, sinirlenerek,