Referandumun 40. yılı

GÜNÜN TARİHİ 7 Kasım 1982Bir askerî cuntanın, yani 12 Eylül ihtilâlcilerinin sipariş üzere hazırlatmış olduğu darbe anayasası (82 Anayasası) için 7 Kasım 1982'de referanduma gidildi. Gayet iyi hatırlıyorum, o referandum, şiddetli baskı, korku ve tek taraflı yoğun bir propaganda bombardımanı altında yapıldı. Demokrasinin ruhuna alabildiğine aykırı şartlar altında gerçekleştirilen referandum, ne yazık 90'ın üzerindeki bir oy nisbetiyle kabul görmüş oldu. Bu tabloyu "toplumsal bir kabul fâciası" şeklinde değerlendirmek de mümkün. İşin ehli olan Prof. Sami Selçuk, 2006'daki yıldönümünde konuya dair şu çarpıcı ifadeleri kullandı: 1982 Anayasası bir "ferman anayasası" mı, değil mi Türkiye'ye yıllar önce biçilen elbise, her taraftan patlamaya başladı mı, başlamadı mı Darbe cuntasının başı Kenan Evren, referandum sürecinde şehirden şehire koşuyor, ihtilâl anayasası için açıktan açığa evet oyu istiyordu. O günlerin ana akım medyası sadece Evren Paşanın sözlerini yayınlayabiliyorlardı. Zira, tenkit etmek, aksini söylemek, yahut başka türlü fikir beyan etmek yasaktı. Öyle ki, postaya verilen mektup ve sair dokümanlar dahi takip ile kontrol edilerek, farklı görüş sahipleri yakalanıp gözaltına alınıyordu. Ayrıca, seçmenlerin oylamaya katılması mecburi idi. Bir diğer tuhaflık da şuydu: Oy pusulasının içine konan zarflar yarı şeffaf şekilde hazırlanmıştı. Anayasaya hayır oyunun rengi koyu maviydi ve zarfın içinde de belli oluyordu. Oylamanın yapıldığı sandık başlarında ise, asker ve diğer güvenlik mensupları nöbet bekliyordu. Mavi renk, haliyle insanlarda korku ve çekinme duygusu uyandırıyordu. Neticede beklenen şey oldu ve "Anayasaya evet" demek olan beyaz oylar, büyük bir farkla üstünlük sağlamış oldu. Önemli bir diğer nokta da şuydu: Anayasanın bu sûretle kabul ettirilmesiyle birlikte, darbe lideri olan Kenan Paşa da otomatikman 7. Cumhurbaşkanı seçilmiş olarak kabul görüyordu. Zira, konuya dair anayasaya konulan bir geçici madde aynen bu şekilde hazırlanmıştı. Referandum süreci içinde anayasanın aleyhinde konuşan, tenkit yahut itirazda bulunan kimseler, hemen anında bölücülükle, anarşistlikle, hatta komunistlikle damgalanıyordu. Bu da yetmezmiş gibi, ayrıca hapis cezası ve türlü işkenceler de söz konusu idi. Doğrusunu söylemek gerekirse, kelimelerle