İslâm Birliği seferinin Suriye etabı

GÜNÜN TARİHİ: 24 Ağustos 1516İslâm Birliğinin (İttihad-ı İslâm) kurucusu olarak bilinen Yavuz Sultan Selim'in yaklaşık iki sene meşhûr "Mısır Seferi"nin (1516-18) en mühim safhalarından biri, hiç şüphesiz Mercidabık Meydan Muharebesidir. 24 Ağustos 1516 tarihinde vuku bulan bu muharebe, Suriye'nin Halep şehri yakınlarındaki "Merc-i DâbıkDâbıkçayırı" denilen ovada yaşandı. O tarihlerde, Mısır ve Suriye topraklarının da dahil olduğu geniş bölge. Kölemenlerin hakimiyeti altında idi. Mercidabık hadisesinden iki sene evvel (23 Ağustos 1514) Çaldıran'da yaşanan Osmanlı-Safevi Savaşından sonra, Osmanlı ile Kölemenler sınır komşusu haline gelmişlerdi. Bundan dolayı, iki ülke arasında hem bazı sınır anlaşmazlıkları yaşanmaya, hem de aralarında hâkimiyete dayalı ciddî bir rekabet hâli zuhûr etmeye başlamıştı. Ayrıca, Kahire'de bulunan ve henüz Abbasî Hanedanının uhdesinde tutulmaya çalışılan Hilâfet makamı, gayet sönük ve aciz bir vaziyette bırakılmış gibiydi. Osmanlı tahtında, İslâmın ittihad ve inkişâfını hedef alarak sefere çıkan 46 yaşındaki Yavuz Sultan Selim oturuyordu; Kölemenlerin başında ise, 86 yaşındaki Kansu Gavri bulunuyordu. Kölemenler, ekseriyetle Sünnî Müslüman olmasına rağmen, Osmanlıya karşıher nedenseİran'daki Şiî Safevilerle bazı hususlarda müşterek hareket ediyorlardı. Bu durum, Yavuz Selim açısından muharebeyi meşrû kılan mühim bir sebep teşkil etti. Savaşa tutuşmadan evvel, iki taraf arasında diplomatik münasebet ve müzakereler cereyan ett. Ne var ki, bu münasebetlerde yaşanan bazı münasebetsizlikler de zuhur etti. Haliyle, bunlar da savaşı biraz daha kızıştırıp çabuklaştırmış oldu. Kansu Gavri, Sultan Selim'e 10 kişilik bir elçi heyeti göndererek ona savaşmak yerine sulh teklifinde bulundu. Ne var ki, Sultan'ın huzuruna gelen bu heyetinkarşı tarafa gözdağı verircesinepür silâh şekilde teçhiz edildiği görüldü. Onların böyle "silâh kuşanmış" hallerine karşı hiddete gelen Yavuz Selim, heyetin başındaki şahsın (Moğolbay'ın) sakalını ve bıyığını tıraş ettirdikten sonra, ayrıca onu uyuz ve topal bir eşeğe bindirerek geri gönderdi. Bu durum, o zamanki anlayışa göre, savaşın artık kaçınılmaz bir hâl aldığını göstermiş oluyordu. 24 Ağustos'ta başlayan ve iki gün devam eden söz konusu savaşta, Kölemenler, kesin olarak mağlûp düşer. Üstelik, Osmanlı'ya nisbetle asker sayısı daha fazla durumdaki Sultan Gavri'nin kendisi bile canını kurtaramadı. Muzaffer ordusuyla birlikte iki gün sonra Halep'e