Gençlikten ihtiyarlığa bir yolculuk

"Gençlik hiç şüphe yok gidecek. Yaz güze ve kışa yer vermesi gibi gündüz akşama ve geceye değişmesi kat'iyetinde, gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecek." 1Her genç ölmezse ihtiyar olacaktır. İnsan gençlikte de ihtiyarlandığında da aynaya bakar. Aynaya baktığında; bir bakar ki saçları ağarmış, bazen dökülmüş görür. Yüzündeki çizgiler artmıştır, ihtiyarlıkta. Bedenini eskimiş, biraz yamulmuşkamburlaşmış görür. Ama kalbindeki iman, gözlerindeki ümit ışığı daha fazlalaşmıştır, aynada göremese bile... İnsan, ihtiyarlıkta" zayıftır, belâları çok; fakirdir, ihtiyacı pek ziyade; acizdir, hayat yükü pek ağır(dır). (Bu halde) eğer, Kadir-i Zülcelâl'e itimat edip teslim olmazsa, vicdanı daim azap içinde kalır." (6. Söz) Gençlikte hiç (demeyeyim de) aklıma gelmeyen ihtiyarlık yavaş yavaş başımıza geliyor. İşte başıma gelen bu ihtiyarlık hallerini bir düşüneyim dedim ve yazmaya başladım. Aslında ölüm de başımıza gelecek. Hiç olmazsa, oölüm gelmeden bu gelen ihtiyarlığın kıymetini bilmek gerek her halde. Çünkü "Geleceği düşünmeyen insan yakın zamanda üzüntüyle karşılaşacaktır." (Konfüçyüs) Yaşlılıkihtiyarlık geçmişle gelecek nesil arasında köprülük görevi görmektir, genellikle. Yani, "gençlik yazı ve ihtiyarlık güzünün arkası kabir ve berzah kışıdır." denebilir. Kimi genç ihtiyarladığını, 'kemiklerinin zayıflaması, hareketlerinin yavaşlaması, saçlarının ağarmasından veya dökülmesinden' vs. anlıyor, fark ediyor. Kimi ise, bunları fark ettiğinde aşağıdaki tariflerle, tanımlarla bunu belirtiyor; 2 İhtiyarlığa girdiğim zaman, Bir zaman gençlik gecesinin uykusundan ihtiyarlık sabahı ile uyandığım vakit, İhtiyarlığın âlâmeti olan beyaz kıllar saçıma düştüğü zaman. Bir zaman ihtiyarlığa ayak bastığımdan, gafleti idame ettiren sıhhat-i bedenim de bozulmuştu. Bir zaman, ihtiyarlığımın mebdeinde (başlangıcında), bir inziva arzusuyla, ...yalnızlıkla ruhum bir istirahat (yeri) aradı. ...ömrümün gündüzü de geceye ve dünya gündüzü de berzah gecesine ve hayatın yazı dahi ölümün kış gecesine inkılâp edeceği... ...medar-ı ezvak (zevklerin kaynağı) olan gençlik gidiyor; menşe-i ahzân (hüzünlerin kaynağı) olan ihtiyarlık, yerine geliyor. Ve gayet parlak ve nuranî hayat gidiyor; zahirî karanlıklı, dehşetli ölüm, yerine gelmeye hazırlanıyor. Anladığınız gibi bütün bunlar 'İhtiyarlar Risalesi' olan 26. Lem'a'da Rica'lar'da geçen ifadeler. Her bir ifadeyi, tanımı ayrı ayrı irdelemek ve bize anlatmak istediklerinden farkında mıyız değil miyiz ona bakalım. Ben de bu ihtiyarlık devrine, zamanına girdiğim, ayak bastığım bu günlerde bunları biraz da olsa düşüneyim dedim. Gençlik-ihtiyarlık-ölüm ve sonunda ahiret yolculuğu... Yukarıda bazı ifadelere baktığımızda, bunlara karşı bazı teselliler, ricaların (ümitlerin) olabileceği ortaya çıkıyor. Sayılan olumsuzlukların membaı, madeni, çeşmesi imandır diyerek bütün ihtiyar ve ihtiyarelere imanlı olmak gerektiğini söyleyerek ümit aşılıyor. Başka bir nüktede bir ümit kaynağının Hâlık-ı Rahim'in rahmeti olduğunun anlaşılması gerektiğini söylüyor. Diğer bir rica'da ise, Peygamber-i Zîşan Aleyhissalâtü Vesselâmın nuru ve şefaati ve beşere getirdiği hediye-i hidayetinin de bir derman ve ümit olarak belirtiliyor. Bir ümit kaynağı da Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyan'dır. O dergâhta (ihtiyarlıkta) en makbul bir şefaatçi, acz ve zaaftır. İhtiyarlıkta, "altı cihetten gelen dehşet ve vahşet ve karanlık ve meyusiyet içinde çırpındığım hengâmda, birden Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyânın semasında parlayan iman nurları imdada yetiştiğini" belirtiyor Üstad. Özellikle ihtiyarlıkta dehşetli ölüm(!) kabir insanın aklına geldikçe, ancak ahirete iman bu dehşetli halden tahammül sağlar. Çünkü devamlı alâkadar olduğundan hayatı sönmesi, sevdiklerinden ayrılacak olması, bu güzel görünen dünyanın biz insanlar-ihtiyarlar için kapanmasına karşı ancak ahirete iman ile teselli bulabilir. İnsan ihtiyarladıkça bazı olayları-konuları şu şekilde düşünürse, kalbi, gönlü rahat edebilir,