Abdülhamid ve Erdoğan

Abdülhamid'in devrilmesi Osmanlı'yı yağmalamanın ve tarih sahnesinden silmenin sadece bir ön adımı oldu. Bunun ne kadarının planlı ve dışarıdan yönlendirmelerin neticesi, ne kadarının tarihin rastgele salınımının sonucu olduğu ayrı konu. Net olan kısmı tartışalım; 1908'de Abdülhamid'i devirip devrim ilan ettiklerinde, Osmanlı'yı ayakta tutan kolonlardan birini de yıkmış oldular. Osmanlı'nın vahşice yağmalanmasıyla yaşanan yıkım, kayıp ve acıları sonradan yapılan hiçbir özeleştiri ve pişmanlık telafi edemedi. Muhalefetin bugün 1908 öncesine dönmesi, o günün sloganlarını ve hedeflerini gündeme getirmesi tesadüf olmasa gerek. Benzer bir uğursuz göreve talip olduklarını dillendirme gayretindeler anlaşılan. Yüz yıl önceki ittifaka ağırlıklı olarak Batıcılık akımının etkisindeki ordu mensupları öncülük ediyordu. İslam alerjisi baskın paşalar, subaylar, gayrimüslim unsurlar; farklı etnik gruplara ait örgütler, çeteler bu ittifakta toplanmıştı. Ayrıca, bazı İslamcı çevreler de darbe sonrası Abdülhamid'in hal'ini meşrulaştırmak için ikna edilmişti. Hangi etki ve düşünceyle olursa olsun "anti-Abdülhamid ittifakı", Batı etkisinde içeride oluşan "anti-Osmanlı" karşıtlığıydı ve sonuçları da kişilerle sınırlı kalmadı, bütün Osmanlı'yı etkiledi. Bugün yüz yıl öncesinin sloganlarıyla kurmaya çalıştıkları "anti-Erdoğan" ittifakı da benzer özellikler taşıyor. Batı güdümlü bir ittifak söz konusu. Bu ittifak belki aynı ana damardan besleniyor olabilir ama aktörler ve bugünkü dinamikler birbirinden çok farklı. Siyasi miras, zihniyet ve sloganlar aynı. Bunun da önemli bir sebebi var. Türkiye tarihinde büyük kabahatler, suçlar, planlar hep büyük yalanlarla gözlerden kaçırılmak istenmiştir.