Sınıfın hafızası umudu yaşatıyor
Her yıl haziran ayının ortasına geldiğimizde, belleğimizde tarihin kapısı aralanır ve Türkiye işçi sınıfının bu topraklara emanet ettiği en önemli hatırayla yeniden buluşuruz.
Türkiye işçi sınıfının tarihinde 15 16 Haziran 1970 tarihi bir kırılma noktasıydı. 12 Mart muhtırasının ayak sesleri duyulurken dönemin iktidarı işçilerin 1960'larda elde ettiği sendikal kazanımları geri almak istiyordu.
Hazırlanan yeni yasayla Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (DİSK) büyümesi engellenecek, işçilerin sendika seçme özgürlüğü kısıtlanacaktı. Kısacası, işçi sınıfı fiilen iktidarla uyumlu Türk-İş'e mecbur bırakılacaktı.
Yönetenler o gün bir şeyi hesaba katmadı: İşçi sınıfı sadece sabreden değil, gerektiğinde ayağa kalkıp sokakları dolduran bir sınıftı. Ve öyle de oldu.
İstanbul'da 15 Haziran sabahı başlayan yürüyüş, Gebze'den Topkapı'ya, Kartal'dan Eminönü'ne kadar yayıldı. O gün 150 binden fazla işçi üretimi durdurdu. Fabrikalar kapandı, şehirde hayat durdu. Bu sadece bir protesto değil, sendikal haklara ve örgütlü mücadeleye yönelen saldırıya verilen tarihsel bir yanıttı.
Hükümetin yanıtı da sert oldu. Sıkıyönetim ilan edildi. İki işçi yaşamını yitirdi, yüzlerce işçi gözaltına alındı. DİSK yöneticileri tutuklandı. Sendika yıllarca toparlanamadı.
Tüm bu baskılara rağmen, mücadele sonuç verdi: Anayasa Mahkemesi sendika yasasındaki değişiklikleri iptal etti. Türkiye tarihinde bir işçi direnişinin doğrudan yasal kazanım elde ettiği ender örneklerden biri olarak 15-16 Haziran kayda geçti, DNA'mızın bir parçası haline geldi.
VERİLERLE SENDİKAL ÇÖKÜŞPeki bu tarihsel perspektiften bugüne geldiğimizde işçi sınıfının, emekçilerin güncel durumu nasıl bir bakalım. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın Ocak 2025 verilerine göre Türkiye'de 16.8 milyon işçiden yalnızca 2 milyon 524 bini bir sendikaya üye. Yani sendikalaşmış işçilerin oranı sadece yüzde 14.9.
Toplu iş sözleşmesinden yararlanan işçilerin oranı ise yüzde 7.3'e kadar düşüyor. İnşaat, gıda, tekstil, lojistik gibi güvencesiz sektörlerde bu oran yüzde 5'in altına iniyor.
Motokuryeler ve dijital platform işçilerinde sendikal örgütlenme neredeyse sıfır düzeyinde. Kadın işçilerde de durum vahim: Her üç kadından yalnızca biri kayıtlı çalışıyor, sendikaya ulaşanların sayısı ise yok denecek kadar az. İşçi sınıfı sayıca büyüyor ama örgütsüzleşiyor.