Rant odaklı kentsel dönüşüm arzusu, Ataköy 1. Kısım'ı tehdit ediyor: Ataköy'e de karot kıskacı

Deprem riski tepesinde sallanan İstanbul, kentsel dönüşüm bahanesiyle ne yazık ki gözü dönmüş bir rant tutkusunun pençesine düştü.

Geçen hafta İstanbul'un en değerli semtlerinden Etiler'de, Taşyapı'nın binaların güçlendirilmesi ya da yıkımı için karot almayı nasıl bir tehdide dönüştürdüğünü yazmıştım.

Meğer Etiler tek bölge değilmiş. Binaların dayanıklılığını test etmek için betondan örnek alma işlemi olan karotun, İstanbul'un rantı yüksek semtlerinde vatandaşı nasıl çaresiz bırakma aracına dönüştüğünün yeni bir örneği ortaya çıktı.

Ataköy... Sahili gökdelenlerle talan edilen, halka kapatılan, uzun bir süredir rant projelerinin kıskacındaki semtin bu kez en özgün mahallelerinden biri, Ataköy 1. Kısım, yok olma tehdidiyle karşı karşıya. Bölgede yaşayan ve mahallenin kimliğinin, yeşil alanlarının korunması için yıllardır mücadele eden Ataköy 1. Kısım Koruma ve Güzelleştirme Derneği'nin başkanı Prof. Dr. Ayfer Kaynar, bölgenin Türk mimarlık tarihi açısından bir açık hava müzesi gibi olduğunu söylüyor. Bölgenin 1950'lerde halkı konut sahibi yapma amacıyla devlet eliyle planlandığını hatırlatarak "Emlak Kredi Bankası'nın öncülüğünde düşük faizli kredilerle inşa edilmiş, modern şehircilik anlayışının örneklerinden biri.

Mimarisi ile literatüre geçmiş bir proje" diyor. "Deprem riski" bahanesiyle son dönemde sunulan projelerin, gerçekte ranta dayalı bir dönüşümün zeminini hazırlamakta olduğunu söyleyen Kaynar, "Özellikle çocuk yuvası, tiyatro gibi kamusal alanların imar değişiklikleriyle otel ve ticari yapılara dönüştürülmesi bu sürecin en çarpıcı göstergeleri" oldu diyor. Kreş olarak planlanan yeşil alanlar, TOKİ tarafından 2007'de turizm fonksiyonuna çevrilerek özel sektöre satılmış. Deprem toplanma alanları da yok edilmiş. Şimdi ise saldırı evlere yönelmiş.

Bölge sakinlerinin iddiaları ve yürüyen süreç şöyle: "Yeni malikler bazı apartmanlara bilinçli olarak girip, kendi seçtikleri firmalardan 'çürük raporları' aldırıyor. Belediye, 90 gün içinde bina için ya boşaltma ya da güçlendirme kararı alınmasını talep ediyor. Ancak bu karar oybirliği gerektiriyor ve bu kadar kısa sürede sağlanması neredeyse imkânsız. Bu aşamada yürütmeyi durdurma istenen mahkemeden de kararın gelmemesi ile bu 90 gün hızla tüketilip, binayı üç ay gibi bir sürede elektrik kestirip boşaltıp tahliye ve yıkıma sürüklüyorlar."

Bu süreçlerde müteahhit firmalarla ilişkili bir savcı yardımcısının adının geçmesi ise tedirginliği artırıyor. Yerel basında yer alan bir haberde vatandaşlar B ve D bloktan daireler satın alan ve hemen akabinde hiçbir komşusu ile görüşmeden karot aldırarak binaları yıktırmaya çalışan, emekli savcı olduğu iddia edilen İlhami Bozkurt ve halihazırda savcı olarak görevde olan oğlu İbrahim Bozkurt'tan şikâyetçi olmuş.