Fikir üreten fabrikadan sessiz kalan fabrikaya

Türk Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) 1971'de Feyyaz Berker ve bir grup iş insanı tarafından kurulurken Vehbi Koç, derneği şu sözlerle tanımlıyordu:

"Bugün, fikir üreten bir fabrika kurmaya karar verdik..." Gerçekten de TÜSİAD, sermayenin örgütlü biçimde sahneye çıktığı o tarihten itibaren Türkiye'nin ekonomi ve siyaset dünyasında hep etkin oldu.

Kimi zaman cesur bildirilerle kimi zaman da liberal politikaların öncüsü olarak Türkiye ekonomisinin yönünü belirleyen aktörlerden biri haline geldi. 12 Eylül sonrasında Özal reformlarının arkasında, Avrupa Birliği sürecinde yükselen seslerin en önünde hep TÜSİAD vardı.

AKP iktidarı ile ilişkiler ilk yıllarda görece yumuşak seyretse de her genel kurul, her rapor açıklaması yeni bir gerilime yol açtı. Otoriterleşme arttıkça TÜSİAD'ın her eleştirisi "düşmanlık" olarak damgalandı. "Milli ve yerli sermaye" söylemiyle giderek daha fazla dışlandı.

Bu gerilimin dönüm noktası ise 13 Şubat'taki genel kurul oldu. Burada dile getirilen sert eleştirilerin ardından TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ve Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Mehmet Ömer Arif Aras hakkında iki ayrı suçtan dava açıldı.

İddianamede, "yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" ve "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" suçlamalarıyla beşer yıl altışar aya kadar hapis cezası talep edildi.

Turan ve Aras gözaltına alındı, ardından yurtdışı çıkış yasağı ve adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. İlk duruşma mayısta yapıldı. İkinci duruşma ise 23 Eylül'deydi. Ancak karar çıkması beklenirken mahkeme heyetinde yaşanan hâkim değişikliği nedeniyle duruşma 20 Ocak 2026'ya ertelendi.

TURAN BIRAKIYOR

Bu tarih dikkat çekici çünkü ocak ayında TÜSİAD seçimli genel kurulunu yapacak. Turan'ın görev süresi iki dönem kuralı gereği sona eriyor. Ömer Aras'ın ise iki yıllık süresi doluyor. Fakat ortada yine garip bir tablo var: Seçime dört ay kalmış olmasına rağmen "önceden belirlenmiş başkan adayı" yok. Yaptığım görüşmelerde bunun için çok erken olduğu özellikle vurgulanıyor.