in bugünlerde tıpkı insan gibi yürüyen robotunu tanıttı dünyaya. O kadar hızlı ilerliyor ki teknoloji, ev işlerinde, yaşlı bakımında kullanılacak yeni nesil insansı robotlar için artık gün sayılıyor.
Tarih de veriyorlar, en geç 2027 yılında çok uygun fiyatlarla bu robotlara sahip olmamız mümkün.
Fabrikalarda robot kolları çoktandır insanın yerini almaya başladı. 2045'te insan-makine birleşmesi tartışılıyor, hafızanın internete yüklenmesi konuşuluyor.
Dünya bir dönemeçten geçiyor. Yapay zekâ, robotlar, otomasyon... Artık gelecek değil, kapımızın eşiği.
Birçok meslek son zamanlarını yaşıyor. Yapay zekânın yaratacağı "iş kıyameti" ise dünyanın bir numaralı tartışması.
Alphan Manas çok uzun yıllardan beri tanıdığım, takip ettiğim bir gelecek bilimci. Son zamanlardaki uyarıları artık hayal değil:
"Kısa süre içinde mavi yaka kalmayacak, hepsi metal yakaya dönüşecek" diyor.
Yani duvarcı ustası robot, depo işçisi robot, kaynakçı robot yakınımızda...
ABD, in, Güney Kore, Hindistan ve Japonya... Yıllardır teknolojiye yaptıkları yatırımlarla robot teknolojisi ve yapay zekâda üretici ülkeler.
Korkutucu ama kaçınılmaz bir süreç yaşıyoruz.
Artık vakit geçmeden tartışmamız gereken şu:
"Türkiye bu dönüşümün neresinde"
Manas'ın sözleri umut verici değil:
"Bu ülke derin bir uykuda."
Haksız değil. Dünya robotlarla dönüşürken Türkiye siyaset oyunlarıyla enerjisini tüketiyor.
İçeride ekonomi kırılgan, siyasi gündem sürekli dalgalı. İmamoğlu iddianamesi gibi ülkenin tüm enerjisini içine çeken tartışmalar, toplumu da yatırımcıyı da girişimciyi de yoruyor. Gündem her gün yeniden sertleşiyor, uzun vadeli planların yapılabileceği bir iklim oluşamıyor.
Hukuku ayaklar altına alan tartışmalarla çok değerli yıllar heba oluyor.
Kusura bakmayalım ama bu dönüşümde yokuz.
Dijital dönüşümü tamamlayamayan bir ülkenin robot çağında ayakta kalması mümkün mü
Tarımda yaş ortalaması 55, sanayide verimlilik çökmüş, üretim zinciri kırılgan, eğitim sistemi yerlerde.
Bırakın geleceği konuşmayı, elimizdeki değerler yok oluyor birer birer. En çok istihdam yaratan sektörler çöküyor. 2025'in ilk sekiz ayında sadece tekstil ve hazırgiyimde 2 bin 700 işyeri kapandı. Ekim ayında konkordato başvuruları yüzde 70 arttı. İflaslar birbirini kovalıyor.
Bir yandan ihracat daralıyor, vatandaşın alım gücü eridiği için iç pazar çökmüş.
Organize sanayi bölgelerinde makineler yavaşlıyor, vardiyalar düşüyor.
Bu tabloya rağmen hâlâ "Türkiye üretim üssü olacak" masalı anlatılıyor.
Sanayi çökerken robotlardan söz etmek, yangın yerinde ütopya anlatmaya benziyor.
ASIL ÜRÜME DİLOVASI'NDAGeçen hafta denetimsiz, ruhsatsız, sigortasız bir fabrikada altı işçi yanarak öldü.
Bu sadece bir iş cinayeti değil bir ülkenin nasıl çürüdüğünün fotoğrafı.

17