"Kitaplardan Çöplenmek"

"Odeon galerileri altından geçiyordum. Bir ihtiyar şair, bir mubassırla iki üniversite öğrencisi, sayfaları kesilmemiş kitapları karıştırıyorlardı. Sırtlarını yalayan hava cereyanına aldırış etmeyerek, tesadüfün ve katlanmış sayfaların okumaya imkân verdiği kadar okuyorlardı. Onları seyrederken Stephan Mallerme'nin (1842-1898) hayal ettiği kitabı, birbirinden ayrı, üst üste üç mana taşıyan ve yine sayfalarını kesmeden okuyacak olan şu insanlara mantıklı ve ilgi çekici bir masal sunan bu harikulade hikayeyi düşünüyordum. İhtiyar şairimi, mubassırımı, iki üniversitelimi böyle bir kitaba, burunları soğuktan kızarmış, kendilerinden geçerek göz gezdirdiklerini tasavvur ediyor, serçeler gibi açık havada yaşayan ve eski kitap satıcılarının rafları üstündeki edebiyatla beslenen bu fukara okuyuculara gıda hazırlamış olduğu için bu kabiliyetli şairi içimden övüyordum. Fakat daha iyi düşününce bu sevimli serserilerin zevki, tattıklarından daha lezzetli olup olmadığında, kâğıt bıçağı ile henüz ayrılmamış sayfaların getirdiği şu ani mana duraklamaları içinde onlar için bir sihrin, esrarlı bir sihrin bulunup bulunmadığında şüphe ediyorum. Bu açık hava okuyucularında fazla muhayyile zenginliği olsa gerek. Biraz sonra karanlık ve soğuk sokaklardan yarı kalan cümleyi, bir rüya içinde tamamlayarak yürüyüp gideceklerdir. Şüphesiz onu gerçekte olduğundan daha güzel bir hale sokacaklardır. Bir hayali, bir arzuyu, en azından bir merakı alıp götüreceklerdir. Boş vaktimizde, baştanbaşa okuduktan sonra bizde bir kitabın bu izleri bıraktığı binde bir olur. pushfn('ads'); Ara sıra onları taklit etmeyi, bazı kitapların sayfalarını kesmeden okumayı ne kadar isterdim. Fakat ne yazık! Vazifem buna engeldir. Kitaplardan çöplenmek öyle hoş bir şey ki! Malaquais rıhtımında bir komisyoncu arkadaşım vardı; bu basit adam, kesik kesik okumaların verdiği sihre kapılmanın büyük bir örneğidir. Bana zaman zaman bir eski kitap dükkânının maymuncuğunu getirirdi. Bu münasebetler ona benim kıymetimi ölçme imkânını verdi. İki üç ziyaretten sonra, şu hükmü verdi: Ben gururlu bir adam değilim, zaten bilimimi kitaplardan aldığıma göre, gurulu olmam için sebep de yoktu. Gerçekte o, sırtında, benim kafamda taşıdığım bilgiden daha fazlasını taşıyordu. Bu yoldaki kanaati daha da artmış olacak ki, kulağını kaşıyarak bana: - Mösyö, iyice öğrenmek istediğim bir şey var. Bunu birçok insandan sordum, bana söyleyemediler. Fakat siz bilirsiniz, ah! Bu şey beni tam beş yıldır tedirgin ediyor. - Ne imiş o - Münasebetsizlik etmiyorum ya! - Söyleyin dostum. - Peki, mösyö. İmparatoriçe Katerina'nın ne olduğunu çok öğrenmek