İnsanın Kanı Üzerine

İnsanın varlığı, inancı, haysiyeti, onuru ve değerleri kabul edilerek gelişmesine, yücelmesine ve yüceltilmesine duyarsız kalan her iktidar, hükümet, yönetim, devlet ve sistem, insana karşı, hatta hasım, denilse yeridir. Aynı durum toplum bakımından da düşünülebilir, hatta düşünülmelidir. İnsan ve toplum, bazı şart ve durumlarda kendi varlıklarını, hasletlerini, nitelik ve bunların birikimlerini her türden iktidarlar, hükümetler, yönetimler ve devletlerle korumak zorunda kalabilir. Bu türden şart ve durumlar istisna olarak görülmelidir. Gerçekçi bir yaklaşımla konuya, aynı zamanda soruna bakıldığında, tarihin akışının inişli çıkışlı, ağır aksak ve hızlı bir süreç izlediği gözlemini yapmak kaçınılmazdır. İnanç ve sistemleri, dünya görüşleri, kültür ve uygarlık verileriyle birikimlerini bu bağlamda ele almak ve değerlendirmek söz konusudur. Öyle ki, söz konusu inanç ve sistemlerinin, dünya görüşlerinin, kültür ve uygarlık verileri ve birikimlerinin kendi tarihi süreçlerinde bile, az veya çok farklılıklar gösterebildiğini tespit etmek mümkündür. Onun için insan ve toplum, şimdiki zamanının anlamını doğru kavramak için, kimi zaman geçmişi hatırlayarak ona başvurmak gereği duyabilir. Kimi zaman da, geleceği belirlemek, nasıl olacağını öngörebilmek için çaba gösterebilir. Bu bağlamda olanı idealleştirme, olduğundan daha fazla yüceltme ihtiyacı, gereği, hatta zorunluluğuna kendini kaptırabilir. Bütün bunların salt olumlu ve olumsuz bir tanımlaması, irdelenmesi ve değerlendirilmesi yapılamaz. Aksi takdirde, ne kadar iyi niyetle yaklaşılmış olunsa bile, başlı başına farklı bir hedefe ve sonuca ulaşılması kaçınılmazdır.cçİnsan, varlığıyla, duygu ve düşüncesiyle, yapıp etmesiyle, etki ve tepkisiyle, üretim ve tüketimiyle, kısaca eylemiyle, öngörülür veya öngörülemez yönüyle daima sorun olmuş, olmaya aday bir varlıktır. Bir başka ifadeyle, insan sınırsız doğruluğa, iyiliğe, güzelliğe yönelik olduğu oranda, bunların tam karşıtı batıla veya yanlışlığa, kötülüğe ve çirkinliğe yetenekli, yatkın, açık ve arzulu bir varlıktır da. Mutlak hakikat, din, inanç (cult), ideal olarak oluşturulmuş değerler vb. insanın varlığını, anlamını ve ona uygun düşen amacını doğru bir şekilde belirlemesi, anlaması ve kavraması, bütün bunları içselleştirmesi için bildirilmiş, meydana getirilmiş, ortaya konulmuştur. Ne var ki, insan, aynı zamanda, kutsal kitabın tanımlamasıyla, "zalum ve cehul", yani zalim ve cahildir. Burada söz konusu edilen "zalim" ve "cahil" olma hâl ve niteliklerini, şartlara, nedenlere, bağıntılara, ilişkilere,