İktidar ve benlik

Bir açıdan, insanın insan olma mücadelesinde, hem imkânı hem de imkânsızlığı önüne seren olgu iktidar olmuştur, denebilir. Çünkü iktidar olgusu, son çözümlemede, insanın "benlik" olarak tanımlanan iç varlığının en belirgin, en başat yönüyle ilişkilidir. Nitekim bazı düşünürler ve bilim adamları tarafından benliğinin özü şeklinde görülmesi ve buna dayalı bir insan tasavvuru ortaya konulmaya çalışılması bundan dolayıdır. Oysa iktidarı göz ardı ederek ya da temel alarak benliği tanımlamayla ilgili bir durumdur bu ve insan ile iktidar olgusunun karmaşık oluşunu bir yönüyle işaret edebilir. Bu bağlamda, her türden iktidardan soyutlanması halinde insan benliği nasıl tam olarak belirlenemez ve anlaşılamaz ise, sadece iktidara dayandırılarak belirlenmek ve açıklanmak istenen insan benliği de o nispette, hatta daha fazlasıyla belirsizleştirilmiş niteliğe büründürülmüş olacağı gibi, açıklama konusu olmaktan da çıkartılır. Bu bakımdan Machiavelli, Hobbes gibi düşünürler, yaklaşım ve yöntem itibariyle önemli bir adımın sahibi olarak gözükseler bile, insanın benliğini salt iktidar olgusuna dayandırarak tanımlamaya çalıştıkları için, siyasete farklı bir anlam ve yorum kazandırmış sayılabilirlerse de, insan kavrayışı bakımından yetersiz bir kavrayış içinde oldukları, rahatlıkla ileri sürülebilir ve yanlış bir yargıya dayandıkları söylenebilir. pushfn('ads'); İnsanın "evrensel bencillik" temelinde tanımlanacağını iddia eden Machiavelli, ancak insanın iktidara olan ilişkisini deneyim ve gözlem tutarlılığı çerçevesinde tasvir etmiştir. Kuşkusuz, siyaset felsefesi ve bilimi bakımından bu yaklaşım yeni ve önemliydi. Ancak ulaştığı yargı, insanın benliğinin, bir başka ifadeyle varlığının, denetim ve eğitimle biçimlendirilmesi gereken "bencillik" niteliğiyle özdeşleştirilmesidir. Çünkü insanın bencilliği içkin damarı denetim altında tutulmazsa, aynı zamanda eğitilmezse, önce varlığını dayandırdığı ve bir anlamda özdeş olduğu benliği, daha fazlasıyla da hemcinslerinden başlayarak toplumu, devleti, uygarlığı, kültürü, insanlığı, doğayı tahrip ve tefessühe uğratan bir güce dönüşmesi kaçınılmazdır. Öte yandan, İnsanın sürekli olarak üstün bir varlık olarak "Tanrı" arayışı içinde bulunması benliğinin mahiyetinin doğal bir eğilimi ve sonucudur. Buna karşılık, dini söylem bağlamında, şeytanın bencillik temelli hareket etmesi, benliğinin mahiyetinin dönüştürülmesi, bir anlamda Tanrı inkârında somutlaşması çarpıcı, düşündürücü bir örnektir. pushfn('ads'); Demek oluyor ki, iktidar, insanın benliğine dâhildir, ama insanın benliği salt iktidar demek değildir. İktidarı, insanı, imkân ve imkânsızlık, doğruluk ve yanlışlık, erdem ve erdemsizlik, iyilik ve kötülük gibi yol ayrımında tutan bir olgu olarak tanımlayabiliriz. Bu noktada, insan seçimini, insan olma yönünde