Altılı masa

Siyaset kültürümüze (olumlu-olumsuz olabildiği ölçüde) "Altılı Masa" nitelendirmesiyle giren olayı farklı açılardan değerlendirmek mümkündür. İktidarı oluşturan partilerden (çünkü iktidarı oluşturan dört partiden söz edilebilir: AKP, MHP, BBP, VP()) ilk ikisinin genel başkanları ve yetkilileri, her fırsatta eleştirmekten geri kalmasalar da, muhalefetteki altı partinin salt bir araya gelmesi bile önemli sayılmalıdır. Gerçi, ünlü bir halk deyişiyle, "yağmur nereye yağarsa tarlasını oraya taşıyan" konumunda bulunan iktidar partisinin genel başkanı, bunu bir "benzemezler koalisyonu" olarak eleştirse de, siyaset kültürü bakımından imlediği anlamın önemini ortadan kaldırmaz. İşte bunun irdelenmesi gerekmektedir. Öncelikle, ekonomi-politik, yani iktisadi anlayış ve uygulama bakımdan, 12 Eylül 1980 hareketiyle devlet yönetimine ve toplumsal hayata dayatılan, "Liberalizm"in yenilenmiş biçimi tanımıyla ifade edilen bir sistemin, gerçekte yıkıcı sonuçları, çeşitli görünüm ve boyutlarıyla ortaya çıkmış görünmektedir. Söz konusu ekonomi-politiğin uygulanması, yerleştirilmesi, mümkün olabildiği ölçüde kalıcılaştırılması, farklı kişiler, partiler, olaylar ve kurgular desteği ve aracılığıyla gerçekleştirilmeye çalışıldı, hâlâ da ısrar edilmektedir. Ancak bu sistemin uygulanmasında görev üstlenen kişiler, partiler, olaylar ve kurgular, toplumsal gerçekliğe rağmen, ne kadar hevesli, istekli, güdülü, güdülendirici, desteklendirici olsalar da, beklenilen sonucu gerçekleştiremediler. Adları, unvanları, nitelendirilmeleri, kendilerine tanınan imkânları, başarıları, söylemleri vb. ya sınırlı kaldı, ya yetersiz oldu, en önemlisi de kendi kendilerini yok edici etkenlerden kurtulamadılar. pushfn('ads'); Diğer yandan, söz konusu sistem ve uygulayıcıları, toplumsal olguları ya göz ardı etme, ya da olguların doğasına aykırı olma gerçekliğiyle karşı karşıya kaldıkları için giderek kendiliklerinden sönümlendiler. Bu gelişmeler ölçeğinde, toplumsal ve kültürel bir takım olguları dikkate almak ve sunmak mümkün olmalıdır. Toplum ve toplumsal ilişkilerin doğasını göz önüne almadan, kurgulanmış herhangi bir sistemin, düşüncenin, görüşün ya da ideolojinin uygulanmaya, yerleştirilmeye, kalıcılaştırılmaya çalışılması, önceden öngörülemeyecek yeni sorunların kaynağı olmasını ve ortaya çıkmasını engelleyemez. Benzer şekilde, devlet ve iktidar olgularının, doğaları ya da mahiyetleri gereği doğru olarak tanımlanmaması, anlaşılmaması ve kavranılmaması, her ne kadar belli bir süre bir güç birikimi, giderek yoğalımı (terakümü) sağlar görünse bile, bu yanılgın