Ekonomi politik girdap

Trump'ın, gümrük tarifelerinde ve uluslararası ticarette yarattığı belirsizliklere, 13 Haziran'da İsrail'in, İran'a saldırmasıyla artan jeopolitik riskler de eklenince küresel ölçekte dünya ticaretinde daralma, borsalarda düşüş, enerji, altın ve bütün emtia fiyatlarında yükseliş başladı.

Küresel ekonomide belirsizliklere, stagflasyona ve faiz artışlarına sebep olacak bir Ortadoğu savaşının, kısa vadede Amerika'nın ve Batılı ülkelerin yararına olmayacağı açıktır. Ancak Siyonist Netanyahu, iç siyasetteki sıkışmışlığını, Gazze'ye, Lübnan'a, Suriye'ye ve nihayetinde de İran'a saldırarak bunu Tevrat'ta İsrailoğullarına vaat edilmiş topraklar dogmasıyla da birleştirerek aşmaya çalışıyor. Üstelik bunları Gazze'de olduğu gibi büyük sivil katliamlar yaparak ve hiçbir uluslararası hukuk kuralını tanımadan yapıyor.

Trump'ın da bazı emperyal arzularla İsrail'in peşine takıldığı veya ikna edildiği görülüyor. Ne kadar ileri gideceğini önümüzdeki günlerde izleyip göreceğiz. ABD yönetimi; Rusya'nın İran üzerinden sıcak denizlere inmesini istemiyor. En büyük rakibi Çin'in bölgedeki pozisyonunu zayıflatmak istiyor. Çünkü İran, Çin'in oluşturmaya çalıştığı "Kuşak ve Yol Projesi" kapsamında önemli bir kavşakta bulunuyor. En önemlisi de İran'ın enerji kaynakları her zaman emperyalist güçlerin iştahını kabartmıştır.

ALGI OPERASYONU VE PROPAGANDA

Irak'ta kimyasal silahlar var dendi, Libya ve Suriye'nin halklarına özgürlük götürülecekti, İran'daki görünen gerekçe ise nükleer silah üretilmesi ihtimalinin önlenmesi ve İran halkının özgürleştirilmesi olarak ifade ediliyor. Gerçekten de İran halkı dinci-şeriatçı bir molla rejiminin yönetimi altında, yoksulluk içinde ve çağdışı bir yaşama mahkûm edilmiş durumda ama bunun emperyalistlerin umurunda olduğunu söylemek büyük bir safdillik olmaz mı

Bir milyon kişinin öldüğü Irak'ta, Libya'da ve Suriye'de, Sudan'da, Somali'de etnik, mezhepsel veya aşiret bölünmelerinin yarattığı iç çatışmaların ve katliamların sonu görünmüyor! Bunların bırakın ulus olmaları veya hukuk devleti olmaları, basit bir devlet olma özellikleri bile ortadan kalkmış bulunuyor.

Ortadoğu, yobaz ve faşist kafalıların çarpıştırıldığı, halkların kan ve gözyaşı içinde kaldığı bir bataklığa dönüşmüş durumda. Mustafa Kemal Atatürk'ün, yüz yıl önce Türkiye Cumhuriyeti'ni, laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti olarak inşa etme çabasını, antiemperyalist tavrını, cehaletle girdiği mücadeleyi, onca savaştan sonra barışı savunması, ulusal birlik, özgür yurttaş ve kurumsal bir devlet yaratma projesinin değeri bugün daha iyi anlaşılıyor.

İÇ CEPHENİN TAHKİM EDİLMESİ

Türkiye'nin, İran'a komşu olması, giderek Suriye üzerinden İsrail'e de komşu konumuna gelmesi, bu savaş nedeniyle Türkiye'nin ekonomik, toplumsal ve siyasal risklerini artırmış, iktidar ortaklarının deyimiyle iç cephenin tahkim edilmesi kaçınılmaz olmuştur.

Suriye'den sonra İran'dan gelecek bir mülteci dalgasının, büyük bedellerle yürütülmekte olan Türkiye'nin ekonomik istikrar programını altüst edeceği ve belirsizlikleri artıracağı görülüyor. Yüksek faiz oranlarına rağmen döviz mevduatında artış gözleniyor. Bu nedenle TCMB, yüzde 46 olan politika faizinde indirime gidemedi. TCMB'nin hesaplamaları; petrol fiyatlarında yüzde 10'luk bir artışın, TÜFE'de bir puanlık artışa sebep olacağını gösteriyor. Ayrıca dış ticaret açığının büyümesi de kaçınılmaz olur. Akaryakıt fiyatları artmaya başladı bile. Avrupa pazarının ve sınır ticaretimizin daralması demek, ihracatımızın düşmesi demektir. Nisan ayı verilerine göre, ithalattaki artış nedeniyle 7.8 milyar dolarlık cari açık vermiş bulunuyoruz, ilk dört aylık cari açık şimdiden 20.3 milyar dolar seviyesine çıkmış durumda. Cari açığın finansman tarafına baktığımızda ise 19 Mart