Yapılan iş kurnazlık. Akıllılık değil

Önceki gün Ekrem İmamoğlu hakkındaki mahkeme kararının açıklandığı saatlerde Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte Almanya'daydık. Daha önceki aşamaları ABD ve İngiltere ziyaretleriyle kamuoyuna duyurulan bilim ve teknoloji alanındaki vizyon çalışmasının son turu bu ülkede tamamlanacaktı. Ancak malum haber gelince CHP lideri buradaki programlarını iptal edip derhal Türkiye'ye geri döndü.Bu bağlamda şimdi şu soru -ekseriyetle iktidar taraftarlarınca- çokça soruluyor: Böyle önemli bir günde CHP liderinin yurt dışında ne işi vardı Sorunun cevabı basit aslında: Mahkemenin böyle bir karar alabileceğine ihtimal vermiyordu Kemal Bey. Haksız da değildi. Zaten birçok kişi beklemiyordu bu sonucuİmamoğlu'nun kendisine ahmak diyen siyasetçiye cevap olarak söylediği sözü başka birilerine söylenmiş gibi göstererek dava açılmasına rağmen birçok kişi beklemiyordu bu sonucuDavaya bakan hâkimin gerekçesiz şekilde görevinden alınıp yerine başka birinin getirilmesine rağmen birçok kişi beklemiyordu bu sonucuDaha bu dava açılmadan önce "İstanbul belediye başkanı iki yıldan fazla ceza alırsa görevden alınır" sözü en üst düzeyde ifade edilmiş olmasına rağmen birçok kişi beklemiyordu bu sonucuBeklenmiyordu, çünkü mahkemenin önceki gün verdiği kararın iktidara bir fayda sağlamayacağı belliydi. İmamoğlu'nun 2019'da kazandığı seçimin iptal ettirilmesinin nasıl bir sonuca yol açtığı ortadaydı.Beklenmiyordu, çünkü bu kararı veren hâkim önceki duruşmada "Bu sözün İçişleri Bakanına söylendiği belli" demişti.Anlaşılan o ki bugünkü Türkiye'de iş başında olan kadrodan demokrasiye bağlılık ve hukuka saygı beklemek kadar rasyonellik beklemek de yanlış. Çok acayip bir yola girmişler, kendi kendilerine zarar vereceği muhakkak olan işlerden bile geri duramıyorlar.Zira kendilerine fayda sağlamaktan ziyade karşı tarafa zarar vermeye odaklı bir davranış modelleri var. Halkı memnun ederek, seçmeni ikna ederek oy almayı değil, muhalefeti bölerek veya karşı tarafta adam eksilterek amaçlarına ulaşma peşindeler. Bu yöntemin bir parçası da aday adaylarının tasfiyesine yönelik plan ve girişimler.Bu arada, yapılan bu yanlış işlerin günahını karşı cepheye yükleme hesabından da vaz geçmiyorlar. Ama bu kurnazlık, akıllılık değil.Anlaşıldığı kadarıyla söz konusu mahkeme kararının muhalefet cephesini -aralarındaki malum adaylık çekişmeleri dolayısıyla- fazlaca dalgalandırmayacağı düşünülmüş. Ancak niye böyle bir günde yurt dışında olduğu sorgulanan Kılıçdaroğlu'nun hiç vakit geçirmeden "hücuma kalkması", ardından Altılı Masa liderlerini Saraçhanede bir araya getirerek güçlü ve ortak bir tepkinin böyle anlamlı bir gövde gösterisiyle ortaya konulmasını sağlaması hesap edilen bir ihtimal değildi herhalde.Bunun üzerine hem iktidar cenahında hem de "muhalefete muhalefet" kesimlerinde çarçabuk birtakım komplo teorileri dolaşıma girdi: Neticede iktidarı zor durumda bırakan mahkeme kararı aslında muhalefetin bir operasyonuydu! Akşener ile İmamoğlu'nun yüzleri gülüyordu, demek ki mahkemenin kararı ikisini de mutlu etmişti!Kimilerince bu karar Kılıçdaroğlu'nun elini rahatlatmıştı, kimilerince ise CHP liderinin adaylık şansını zora sokacak bir hamleydi. İşin arkasında ise ittifak ortakları vardı.Üç yıl sonra yeniden baş vurulan bu "Hiçbir şey olmadıysa da muhakkak bir şey oldu" yaklaşımının komikliği bir yana, üç yılı bulan yargılama süreci boyunca "İmamoğlu YSK üyelerine ahmak dedi, muhakkak cezalandırılması gerekir" diye yazıp çizip konuşup duran kimileri şimdi nasıl "Mahkemenin bu kararı iktidarı zor durumda bırakmak veya İmamoğlu'nun önünü açmak için bir tertip" diyebiliyorlar"İşin arkasında FETÖ var, çünkü yargıdaki FETÖ unsurları tam olarak temizlenmedi" diyenler de çıktı. Bu kadar önemli bir