Muhalefet açısından ortada apaçık bir başarısızlık tablosu var. Ne dersek diyelim, durum değişmiyor. İktidarın değişmesi için yüzde ellinin üstünde bir oy alınması gerekiyordu, bu olmadı. Beş yıl önce hayal bile edilemeyecek bir toplama ulaşılarak muhalefetin adayının yüzde 48 oy alması son tahlilde kıymetiharbiye taşımıyor.Ancak bu yüzde 48, en az
Rahmetli Erbakan Hoca vatandaştan kendi partisi için oy isterken "Takım tutar gibi parti tutmayın" uyarısında bulunurdu. Bunu söylerken, körü körüne sürdürülen parti sadakatinin insanları "Ülkeyi kim daha iyi yönetir" sorusunu sormaktan alıkoyduğunu anlatmak istiyordu. Çünkü ideal olan, oy kullanacak kişinin kendi kendine bu soruyu sorup aklının ve
İktidarın yeniden halktan onay aldığı, muhalefetin başarısızlığa uğradığı bir seçim sürecini geride bıraktık. Ülkedeki ekonomik krize, her alanda sergilenen kötü yönetime, beş yıl önceki seçimde verilen vaatlerin hiçbirinin gerçekleşmemesine rağmen iktidarın halktan bir kere daha yönetim yetkisi alması büyük başarı öncelikle. Bu performans karşısın
İnsanoğlunun en önemli becerilerinden biri yaptığı yanlış işlere bahane bulmaktır. Yüz doların üstündeki resminden tanıdığımız "entel dantel" devlet adamı Benjamin Franklin'in "İyi mazeretler bulmayı başaranların başka şeyler de başarabildiği çok nadiren görülür" dediğine bakmayın. Bahane bulmak savunma mekanizmalarının amiral gemisidir. Ayrıca biz
Önceki günkü yazısında yüreğinden kopan feryadı kelimelere döken Ahmet Taşgetiren epey zamandır maruz kaldığı "Savruldunuz" suçlamalarına cevap veriyordu. Diyordu ki "Devlet kanalı size 38 saat, ötekine 38 dakika vermiş. Adalete bakın Devletin tepe tepe kullanılışına bakın Anlıyorum 'devlet sizsiniz' ama bu da benim his dünyamı allak bullak ediyor.
İlk turun üzerinden nerdeyse on gün geçti. Ama ikinci tur için muhalif cenahta hâlâ yeterli bir heyecanın olmadığını görüyoruz. Kılıçdaroğlu'nun ilk günlerde çıkıp kendilerine yöneltilen terör irtibatı suçlamasına verdiği sert cevaptan sonra atmosfere büyük ölçüde sessizlik ve hareketsizlik hâkim oldu.Millet İttifakı seçmeninin yeniden sandığa moti
Seçimden sonra herkes milliyetçi oylardan, milliyetçiliğin yükselişinden, milliyetçilerin bölünmesinden vs. bahsediyor. Ama üzerinde bu kadar konuşulan milliyetçiliğin ne olduğunu anlayamıyoruz konuşulanlardan. Konu üzerinde kafa yorması gereken kişilerin düşünüp taşınmadan konuştuğu, konuyu bilmesi gerekenlerin anlamını bilmeden diline doladığı "k
14 Mayıs'taki seçimin sonucu birçok bakımdan sürpriz özellikler gösterdiği için rasyonel değerlendirmelerin yüzüne pek bakılmayan bir ortam oluştu. "Artık her şey bitti" yaklaşımı iki tarafta da yaygın bir kabul kazandı. Bir yanda iktidar destekçilerinin zafer sarhoşluğuna, öbür yanda muhalif kamuoyunun ümitsizliğe kapılması aslında eşit derecede i
14 Mayıs sandığından çıkan sonuç her zamanki gibi mesaj dolu. Nihai kararını iki hafta sonraya bırakan seçmen yine bir şeyler söyledi taraflara. Verilen mesajı doğru yorumlayan ve -daha da önemlisi- bunun gereğini yapabilen taraf 28 Mayıs'taki seçime avantajlı girecek.Erdoğan önceki günkü seçimde rakibinden dört puan fazla oy aldığı için daha avant
Ülkemizde bugünkü anlamda seçimlerin tarihi 19. yüzyıl başında (1830'lu yıllarda) yerel yönetimlerin belirlenmesi için oy sandıklarının kurulmasıyla başlıyor. Demek ki çok yeni de sayılmaz sandıkla tanışıklığımız.İki asra yakın bir süredir sandıktan çıkan sonuçlar toplumu meşgul eden bir konu olmakla kalmıyor entelektüel bir problemin de kaynağını
© 2016