Paris'teki PKK gösterilerinin arkasındaki 'duygu'

Yabancı düşmanlığı ve İslamofobi kaynaklı saldırılar maalesef Avrupa ülkelerinde son zamanlarda sıkça yaşanan hadiseler. Paris'teki son kanlı eylemin de aynı motivasyonla işlendiği belli. "Aşırı sağcı ve ırkçı eğilimlere sahip" olduğu açıklanan, sorgusunda ülkesindeki bütün göçmenlerden nefret ettiğini söyleyen saldırganın kimliği ve sabıkası bunu gösteriyor zaten.Buna karşılık PKK taraftarları buradaki aşikâr insanlık düşmanlığı yerine muhayyel bir "Kürt düşmanlığı" görme eğilimindeler. Öldürülen ve yaralanan kişilerin yabancı oldukları, göçmen oldukları, belki Müslüman oldukları için değil; Kürt oldukları için saldırıya uğradıklarını düşünüyorlar.Hatta kimileri olayda Türkiye'nin payı olduğuna inanmak istiyor. Saldırgan Fransız'ın Türk kökenli olduğu iddiası bile ortaya atıldı! Fransız sokaklarını vuran öfkenin hedefini değiştirme çabası bu herhalde. Fransız kamuoyuna "Bu taşkın kalabalığın hedefi Fransa değil Türkiye" mesajını verme ihtiyacı belki.Ne var ki Paris sokaklarını savaş alanına çevirip ortalığı yakıp yıkan gruplar bize çok tanıdık gelen bir psikolojiyle hareket ediyorlar. Çarşıda, pazarda, sosyal medyada her gün karşılaştığımız bir psikoloji bu. Kürt kimliğinin kendi tekelinde olduğu varsayımı... "Başımıza gelen her şey Kürt olduğumuz için" düşüncesi "Kürdün Kürt'ten başka dostu yok" duygusuPKK taraftarı olmanın zorunlu şartları bunlar Bu yüzden herkesten nefret ediyorlar. Çünkü herkesin kendilerinden nefret ettiğini sanıyorlar.Tıpkı Müslüman kimliğini tekellerine almış olan IŞİD, Kaide gibi örgütlerin mensupları gibi Kendileri herkese düşmanlar; herkesin de kendilerine düşman olduğunu varsayıyorlar.Oysa Fransa öteden beri PKK'ya açık veya örtülü biçimde destek veren bir devlet. Hatırlayacaksınız, 1990'larda Fransa'nın first lady'si Bayan Mitterand, askerimizi polisimizi şehit etmekle kalmayıp otobüs duraklarına, tren istasyonlarına bomba yerleştirerek çocuk yaşlı demeden masum sivilleri katleden PKK'nın kanlı cinayetlerini bile savunmaktan geri durmuyordu. Bundan dolayı terör örgütü tarafından "Kürtlerin anası" unvanı bahşedilmişti kendisine Keza geçmişte bilhassa Avrupa ülkelerindeki Türk vatandaşlarına ve diplomatlarına yönelik kanlı eylemlere imza atan Ermeni terör örgütü ASALA'nın elini kolunu sallayarak faaliyet gösterdiği ülke de Fransa'ydı. Hem PKK'nın hem ASALA'nın geçmişte Fransız topraklarıyla birlikte Fransa'nın nüfuz bölgelerinden Lübnan'da yuvalandıklarını, hatta söz konusu iki örgütün de bu ülkede kurulmuş veya şekillenmiş olduklarını unutmamak lazım.(Bu kirli siyasetin temelinde öncelikle Fransızların Doğu Akdeniz'e hâkim olmaya yönelik geleneksel stratejik yaklaşımları vardı herhalde.)Lübnan'da diğer bir etkili güç ise -yıllardır büyük ölçüde Suriye aracılığıyla Ortadoğu'da